11 Kasım 2013 Pazartesi

Şamanizm Hakkında

Şamanizm, büyüye dayalı bir kabile dini olma özelliği taşımaktadır. Eberhard, Şamanizm’in,
Türklerdeki varlığından bahseden ilk delilin 519 yılında Cücenlerden kaldığını söylemektedir. Bu
tarihte bir kadın şamanın, güz mevsiminde ovada çadır kurarak yedi gün oruç tuttuğunu ve dualar
ettiğini açıklamaktadır. Seyyah İbni Fadlan da Oğuzlardaki bazı kurban merasimlerinden ve bunları
yöneten ihtiyarlardan söz etmektedir. Ona göre Oğuzlar bu ihtiyar Şamanların sözlerini dinlerler ve
ona uygun hareketler yaparlardı (Ocak,1983:34). Şaman inanışına göre evren ü. b.lümden
oluşmaktadır:
a) Gök: Aydınlık olandır. Orada iyilik, güzellik ve mutluluk vardır. Tam anlamıyla bir cennet
demektir. 17 kattan oluşmaktadır. En büyük Tanrı/ruh olan Ülgen, eşi ve çocukları ile kendisine bağ
iyi ruhlar orada oturur.
b) Yeryüzü: İnsanların yaşadıkları yerdir.
c) Yeraltı: Karanlık olandır. 14 kattır. K.tülüklerin, bahtsızlıkların, çirkinliklerin hüküm
sürdüğü yerdir. Bu nedenle cehennem demektir. Korkunç bir tanrı/ruh olan Erlik, ailesi ve ona bağ
k.tü ruhlar yeraltında bulunurlar (Turan, 1994:103).
Türk doğacılığının sembolü, Şamanizm’dir. Ziya Gökalp Şamanizm’i, eski Türklerin dini

değil, sihre ilişkin sistemleri olarak kabul etmiştir. Bu nedenle de Türkler arasındaki Şamanizm’i

“Toyunizm” olarak adlandırmıştır. Oysaki Toyunizm, Budizm’dir. A.İnan ise, Türk Şamanizm’inin
başka toplumlarda g.rülen Şamanizm’den farklı ve gelişmiş olduğunu belirtmektedir (Tezcan,
1996:118).
Şaman s.zcüğü, Mançu-Tunguz dilinden gelmektedir. Tunguzca şaman, saman; Mançu
dilinde sama’dır. Türk kavimlerinde ise, şaman s.zcüğü “kam” s.zcüğüne karşılık gelmekteydi.
Şamanizm, trans durumuna geçebilme yeteneğindeki kimselerin, doğaüstü varlıklarla ilişki kurarak
onların gü.lerine sahip olmalarından bu gü.leri toplum adına kullanmalarından ve bu amaçla yapılan
dinsel-büyüsel pratik ve törenlerden ibarettir (Örnek, 1988:48).
Genellikle bir insanın şaman olup olamayacağı çocukluğunda bazı ruhsal belirtilerle ortaya
çıkar. Nioradze, bu belirtileri şu şekilde açıklamaktadır; cin, peri, dev görme, sık sık gerçekleşen baş
dönmeleri, bayılmalar ve gelecekten haber verme yeteneği. Ayrıca, bu insanlar, yemeden içmeden
kesilirler, insanlar arasına katılmazlar, sinirlidirler, evlerinden kaçıp ormanlara gider, karlar üzerinde
yatarlar ve yalnız kaldıklarında cinlerle, perilerle konuşurlar (Nioradze, 1954:54, Akt, Örnek,
1988:49).
Eliade’ e göre bir insan, kalıtım yoluyla olabileceği gibi kendi isteği ile de şaman olabilir.
Bunun için de uzman olan bir şamandan uzun süre eğitim alması gereklidir (Eliade, 1987, 202,).
Örnek ise, Şamanlığın babadan oğula geçtiği durumlarda genç şamanın bilgili ve uzman bir şamandan
mesleğinin teori ve pratiği hakkında dersler alarak bu mesleğin sırlarını, transa geçme tekniklerini,
duaları, ilahileri ve büyüsel formülleri öğrendiğini belirtmiştir (Örnek, 1988:53).
Eğitim-öğretim süresi ortalama ü., dört yıldır. Bazen bu sürenin beş-on yılı bulduğu da olur.
Eğitim sonunda adayın şaman oluşu çoğu zaman bir törenle kutlanır. Bu törenin en önemli iki aracı,
şaman giysisi” ve “şaman davulu” dur. Özellikle Kuzey Asya’ da şaman giysisinin özel bir görevi
vardır. Bu giysi bir kült aracı gibi kullanılmaktadır. Örneğin bir şamanın giysisi üzerinde kuş resminin
bulunması, şamanın bu kuş resmi yardımıyla öte dünyaya uçabileceği şeklinde yorumlanmaktadır.
Şaman giysisi diğer kültler gibi kutsaldır. Bu nedenle de herkesin görebileceği ve dokunabileceği
yerlere konulmaz. Özellikle kadınların ve kü.ük çocukların dokunmasının onların gü.lerini
azaltacağına inanılmaktadır (Örnek, 1988: 64-66).
Bir diğer araç olan davul ise genellikle tahta bir kasnağa deri geçirilerek yapılmaktadır. Bu
davula, doğaüstü kudretlerin, cinlerin bulundukları ve eğleştikleri bir araç olarak bakılmaktadır. Bazı
bölgelerde davulun, şaman tarafından bir binek hayvanı gibi g.kyüzüne ya da yeraltına yaptığı
yolculuklarda kullanıldığına inanılmaktadır. Davulların üzerindeki ağaç motifleri, “dünya ağacı”nı
sembolize etmekte, merdiven resmi g.kyüzüne çıkmayı kolaylaştırmakta, atlar uzun mesafeleri almak
için kullanılmakta ve eciş bücüş cinler ise çeşitli işler görmektedir (Örnek, 1988:66-67).
Uraz, Şamanların tören sırasında başlarına at kuyruğu, yüzlerine maske taktıklarını,
elbiselerinde ise ziller ve çıngırakların bulunduğunu eklemektedir (Uraz, 1994:207).

Boyle, Şamanların; sihirbazlık yapan, hastaları iyileştiren, gaipten ve gelecekten haber veren,
ruhları bedenlerini terk edip tekrar dönen, at üstünde göğe yükselip Tanrıyla konuşan, doğa gü.lerini
istediği gibi yönlendiren, ateşin yakıcılığından etkilenmeyen, .lmüş hayvanları kemiklerinden tekrar
dirilten, kadın-erkek müşterek ayinler yapan ve tahta kılıçla savaşan insanlar olduklarını vurgulamıştır
(Boyle, 1974, Akt:Ocak, 1983:95-96).
Günümüzde, Anadolu halk oyunları ile Orta Asya arasında bağ kuran birçok araştırmacı, daha
çok “davul” ögesi üzerinde durmuşlardır. Gerçekten de davul vuruşlarının ritm ve tartımının oyuncular
arasında sağladığı uyum, davul sesinin yumuşak aynı zamanda coşku verici oluşu göz .nünde
tutulursa, bu aletin niçin toplu eylemlerin asal ögesi olduğu konusunda ipuçları verebilir. Bugün
ülkemizde hala, düğün, asker uğurlama, futbol maçları gibi, insanların grupça ortak ve uyumlu
devinimlerde bulunmaları, coşmaları ve ses getirmeleri gerekli durumlarda da temel araç olarak
“davul” kullanılmaktadır.
Şamanizm’e ait motiflerin birçoğuna eski Türk topluluklarında da rastlanmaktadır. Örneğin,
Menakıbu’l Kudsiye’ de Baba İlyas’ın ileri gelen halifelerinden Hacı Mihman’ın hangi hastaya nefesi
ererse mutlaka iyileştirdiği ve bu kerametin şeyhi tarafından kendisine verildiği anlatılmıştır.
Vilayetname-i Otman Baba’da ise, Otman Baba’nın misafir olduğu Musa Beğ adındaki kimsenin

tekkesinde, civardaki hastaları yanına çağırdığı ve onları iyileştirdiği hikaye olunmuştur (Ocak,
1983:100). Diğer taraftan, “gelecekten haber verme motifi”ne örnek olarak, Hacı Bektaş’ın kendini
Sulucakara.yük’ ten Kırşehir Valisi Nuruddin Caca’ya makamından azledileceğini ve işkence
göreceğini bildirmesi ve söylediklerinin aynen çıkmasını verebiliriz. “Ruhun bedeni geçici olarak terk
etmesi (transmigration) motifi” hakkında ise iki ünlü menkıbe vardır. Bunlardan ilkine göre, Baba
İlyas’ın oğullarından Yahya Paşa, istediği zaman “bir sipahinin atını koyup gitmesi gibi” bedenini terk
edip bir süre sonra tekrar dönerdi. Otman Baba ise, zaman zaman tekbir getirip namaza başladığı an,
cisminden çıkıp gider, bir süre sonra tekrar cismine girerek rüku ve secde yapardı. “Göğe yükselip
tanrı ile konuşma motifi” ile de sık sık karşılaşmaktayız. Örneğin, Âşık Paşa’nın kerametlerini anlatan
bir menkıbede, tıpkı Hz. Muhammed’in miracı gibi, Allah katına çıkarak onunla bizzat g.rüşğü ve
gizli alemleri baştan başa seyrettiği anlatılmaktadır (Ocak, 1983:100-113).
Şamanizm inancının içeriği ve sergilediği doktrine göre; bir din olarak kabul görmezse de din
kadar etkili olmuş ve uzun yıllar Türklerin yaşamlarında ve hayatlarında büyük rol oynamıştır.
Özellikle Altaylı Türkler uzun yıllar etkisinde kalmıştır. Animizm’in ve natürizm’in kaynaklarından
oluşan bir zemin üzerinde tutunarak hızla yayılan Şamanizm’de, bu inancı yayan ve uygulayan kişilere
Şaman denilmektedir. Şamanlara göre; insanlarda kendileri için heybetli ve korkutucu olan k.tü,
iyilik eden iyi ruhlar bulunur. İnsanlar .lüp dünyadan ayrıldıktan sonra, o ölen kişilerin ruhları
insanlar arasında dolaşır. Onlara musallat olarak, zaman zaman zarar verirler. Şamanlar zararlı olan
ruhları kovmak amacıyla törenler düzenleyip dualar okur.
Toplum arasında büyük gü. olan hatta yayıldığı yerlerde devletin kaderini değiştirebilen
Şamanizm inancında olan Türklerde diğer aynı inançta olan millet ve toplumlarda olduğu gibi
Şamanların tanrılarla konuştuğuna, ruhlarla konuşup onların yardımıyla yol göstericilik yaparak akıl
öğrettiğine, hekimlik yaparak hastalara musallat olan k.tü ruhları kovmak için telkin yolu ve yaptığı
çeşitli bitkisel ilaçlarla şifa aradığı g.rülür. Daha da ilginci başına at kuyruğu, yüzlerine maske
geçirip, ziller ve çıngıraklar takılı özel giysileriyle bağırır, oynar ve davul çalarak dua edip çeşitli
hareketler yapar. Şamanizm’de Şamanlara göre insanların biri kendilerinde diğeri de ayrı ama
birbirinin aynısı olan iki ruhu vardır. Bu eş ruh bir hayvan halinde de olabilir ki buna da “Yekil ”
denilmektedir. Şamanizm’de birden fazla tanrı vardır ve bu tanrıların görev ve yetkileri birbirinden
ayrıdır. Şamanizm’de beş kutsal unsur vardır. Bunlar; demir, toprak, ateş, su ve ağaçtır. Yine
Şamanlara göre gökler on yedi kat olup bu mekan; aydınlıklar içerisinde cennetler alemi olup burada
tanrılar ikamet ekmektedir. Yeraltı ise dokuz tabakaya ayrılır ve orada karanlıklar diyarı ve
cehennemler bölgesidir. Ölen günahsız bir kişinin ruhunu göklerdeki cennetlere hakim olan iyilik
tanrısı Ülgen’e g.türen Yayuci ile günahkarları yer altında oturan k.tülük tanrısı Erlik Han’a
g.türen “Körmös” ler vardır. İlk Uygur hanları Kül Bilge ve Moyun Çur birer Şamanist’tir. 763
yılında Böğü Hanın Şamanlığı bırakıp Mani dinine girmesi ile Uygurlar da dinlerini değiştirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder