İlkel dinler, günümüzden yaklaşık olarak 3.000 yıl önce beş kıtada doğmuştur. Bu dinlerin
hemen hemen hepsi “canlıcılık” formunda g.rülmektedir. .ünkü, ilkeller, hayvanlar, bitkiler, kayalar,
dağlar, ırmaklar, yıldızlar gibi çevrelerinde bulunan her şeyin bir “ruh” u olduğuna inanmaktaydılar.
Bu inanca göre, ruhun bedene ya da bedenin bazı b.lümlerine bağlı olduğuna inanılır. Ruh canlıdır ve
bedenin dışındayken de onu etkiler. Ruh, bedeni kesin olarak bırakırsa beden .lür. Ölen kişinin ruhu,
yine de cesedine bağlı kalır. Ölen kişi yaşayanları kıskanıp onlardan öç almaya çalışabilir. Bunu
önlemenin yolu ölen kişinin cesedine özen gösterilmesidir. .lüler yaşamaya devam ederler, saygı
isterler. Yiyip içmek isterler. Bu nedenle ölenlerin mezarlarına sevdikleri yiyeceklerle, yaşarken
beğendikleri eşyalar, araçlar konur. Fakat, .lülerin dünyası canlıların tersidir. Yeryüzünün gecesi
onların gündüzüdür (Tezcan, 1996:115-116). Anadolu’da yaşayan Alevi Tahtacı Türkmenlerinde
günümüzde de süren elbiseyle ve bazı eşyalarla g.mülme inanışı sürmektedir.
Animizm kısaca; ölenlerin ebediyen dünyadan ayrılmadıkları, bunların ruhlarının cenazenin
çevresinde, ağaçlarda, bitkilerde ve giderek tüm doğada dolaştığı ve böylece tüm doğanın canlı olarak
algılanmasıdır. Psikolojik olaylarda olduğu gibi hayatla ilgili olayları da düşünen bir ruhun yönettiğine
inanan sistem.
Canlıcılığın temel özelliklerinden biri olan büyü ve falın Türkler arasında da uygulandığı
bilinmektedir. 921-922 yıllarında Oğuzların yanına gitmiş olan İbni Fadlan, onların hastalığın k.tü
ruhların (cin) etkisiyle meydana geldiğine inandıklarını belirtmektedir (Turan, 1994:104).
Eski Türklerde, insan ruhları genellikle “kuş” biçiminde düşünülmüştür. İnsanlara can
vermeden önce bu ruhlar, gökte kuş olarak yaşarlar. İnsanlar .lünce de göğe uçarlar. İslamiyet’ ten
sonra dahi “sunkar boldı-sungur kuşu oldu” denilir. Ebu Müslim .lünce beyaz güvercin olup uçar.
Dede Korkut’ta Deli Dumrul, kara kılıcını sıyırıp saldırınca, Azrail bile güvercin olup pencereden
çıkıp gider. Kırgızların Er Töştük destanında bir yiğit, “Bu yedi kuş benim ruhumdu, benim
nefesimdi” demiştir. Diğer taraftan, Orta Asya’da ruhlar, hayvan ve genellikle de kuş biçiminde
düşünülmüştür. Şaman’ın gök yolculuğunda yardımcı ruhları, kuş ya da kanatlı hayvanlar olarak
temsil edilmiştir (Avcıoğlu, 1995:345).
Animizmde, ruhlar insanlar arasına karışarak ya onlara şans verir ya da hasta eder. Bu yüzden
.lü ruhlarını yatıştırmak için onlara adaklar adamak, kurbanlar kesmek, .lmüş atalarının mezarlarına
sunularda bulunmak gerekir. Animizme göre ruhlar, .bür dünyada da bu dünyanın benzeri bir hayat
sürdüğünden, ölen kimsenin eşyalarını, zengin ve kudretli ise, esir ve hizmetkarlarını da, .lüyle
beraber göndermelidir.
Animizme göre; kişinin vücudunun bir parçası da onun ruhundan bir parça taşır. Kişinin
gölgesi, sudaki aksi, tasviri de onun ruhunun bir parçasını taşır; .ünkü "Tasvir ile gerçek aynıdır." Tek
tanrılı dinlerin, özellikle İslamiyet’in resim yapılmasını yasaklaması, bu eski inancı ortadan
kaldırmaya yönelik bir sonuçtur. İnsan tarafından kullanılan eşyalar da yine onun ruhuyla özdeştir.
.lümden sonra bunlar yakılarak ya da fakirlere verilerek ruhun tekrar gelerek yaşayanları rahatsız
etmesi önlenir.
Animizme göre .lü kutsaldır. Bu yüzden, onun karşısında kutsal olmayan her türlü işi,
çalışmayı durdurmak gerekir. Bugün Anadolu'da cenaze haberi alındığında her türlü iş gü. bırakılır,
.lüm halinde kimi hareketler yapmak, ağlamak, sızlamak, kadınların saçlarını kesmesi, bedenlerine
toprak sürmesi, bazen çok uzun süre konuşmayarak yas tutması gereklidir (Hançerlioğlu,1993:37).
Animizme göre; ruhlar, .bür dünyada da bu dünyanın benzeri bir hayat sürdüğünden .lünün
.bür dünyada başkalarına muhtaç kalmamasını sağlamak gerekir. İlkeller eşyaları da insanlar gibi
canlı saydıkları için bunların ölmelerini sağlamak için mezara gömer, yakar veya kırarlar. Böylece
.lü, öteki dünyaya birlikte g.türdüğü eşyalarla rahat eder. .lülerin g.müldüğü ve mistik bir alemde
kendilerine barınak edindiği, .lüler dünyasına açılan kapı niteliğindeki mezarın ortaya çıkışı ise
oldukça eski zamanlara kadar gitmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder