11 Kasım 2013 Pazartesi

TÜRKÇELEŞME ve MEHMET EMİN YURDAKUL’UN TÜRKÇE ŞİİRLERİ

Türklerin cihangirlik duyguları ve X. yüzyılda İslamiyet’i kabul etmeleri ile dilimize birçok yabancı sözcük girmeye başlamıştır. Bu durumun sonucunda Arapça ve Farsça kelimeleri kullanma eğiliminde olan şairler Türkçenin fakirliği ve yetersizliğinden şikâyet ederek Türkçe kelimeleri terk edip yabancı kelimeler kullanmışlardır. Dolayısıyla Türk dili bu süre içerisinde olumsuz yönde etkilenmiş ve dilde yabancılaşma başlamıştır. Bu yabancılaşmaya karşı bir önlem alınması gerektiği düşünülmüş, Türkçenin, Arapça ve Farsçadan daha zengin olduğunun ispat edilme gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Aslında Türkçenin zenginliğine XI. yüzyılda Kâşgarlı Mahmud’un yazdığı
Di vân u
Lugâ t i’t - Tür k adlı eser ile dikkat çekilmiş ve Türkçe gereği gibi tanıtılmıştır (Levend 1949: 11). Daha sonra ise XV. yüzyılda Aydınlı Visali, XVI. yüzyılda Tatavlı Mahremi ile Edirneli Nizami, XVIII. yüzyılda ise Nedim gibi şairler sade bir dil kullanmaya çalışmış- lardır. XIX. yüzyıla gelindiğinde ise sadeleşme akımını devam ettiren Esad Mehmed Efendi’yi (Levend 1949: 95) Tanzimatçılardan Şinasi, Ali Suavi, Ahmet Mithat Efendi,  Şemseddin Sami, Ahmet Vefik Paşa, Ahmed Cevdet Paşa,  Süleyman Paşa, Muallim Naci gibi belli başlı fikir ve kalem sahipleri takip etmişlerdir (Öksüz 2004: 18-28).
“Sanat sanat içindir” anlayışını ilke edinen Servet-i Fünuncular ise daha önce Türk- çeyi sadeleştirme adına yapılan çalışmaların aksine, duygu ve düşüncelerini tüm incelik- leriyle ifade edebilecekleri bir dil oluşturma çabasına girişmişler. Böylelikle Fransız ede- biyatına yönelen bu dönem şair ve yazarları özellikle Parnasizm ve Sembolizm akımları- nın etkisiyle Fransızca yeni tamlamalar kullanmışlar hatta sözlüklerde hiç bulunmayan Arapça ve Farsça kelimelere eserlerinde yer vererek konuşma dilinden uzak girift ve anlaşılmaz bir dil ve üslup meydana getirmişlerdir. Bu yeni dilin en dikkate değer ör- neklerini nesirde Halid Ziya Uşaklıgil, nazımda Tevfik Fikret vermiştir (Akyüz 1995: 90- 91).
Bunun sonucunda Servet-i Fünun döneminde yavaşlamaya başlayan dilde sadeleşme hareketi Meşrutiyet döneminde büyük bir hız kazanmıştır. Özellikle 1911’de Selânik’te G e n ç K a l e m l e r dergisinin ikinci cildinin birinci sayısında Ömer Seyfettin tarafından yazılan ve imza yerinde büyük bir soru işareti bulunan Yeni Lisan başlıklı yazı millî bir uyanışın ilk belirtilerini oluşturmuş Yeni Lisan H areketi ’ni başlatmıştır (Levend 1949: 322). Bu hareket ile Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp Türk dilinin sadeleşmesi ve millî değerlerin korunması yolunda önemli adımlar atmışlardır (Öksüz 2004: 133). Bu adımlardan biri de Türkçe şiirler yazma konusudur. Sadece Türkçe keli- meler kullanarak şiir yazma hususunda, 1897’de Selanik’te Asır Gazetesi’nde  çıkan ve büyük bir inancın heyecanını taşıyan “Ben Türküm!,  Dinim cinsim uludur,/ Sinem, özüm ateş ile doludur.” manzumesi ile Mehmet Emin Yurdakul edebiyat dünyasında yepyeni bir ses olarak karşılanmıştır.
Yurdakul, bu eserinden iki yıl sonra Maarif Nezaret-i Celilesi (Milli Eğitim Bakanlığı) nin izniyle Türkçenin sadeleşme sürecinde önemli bir eser olan Tür kçe Şiirler ‘i yayım- lamıştır (Oğuzkan 1953: 4). Bu eser  “ Biz Nasıl Şiir İsteriz?, Anadolu’dan Bir Ses Yâhud Cenge Giderken, Yunan Sınırını Geçerken, Tırhala Kal ‛ ası’na Bayrak Diktikten Sonra, Ş ehid Yâhud Osman’ın Yüreği, Yeti m Çocuk Yâhud Ahmed’in Kaygusu , Âh An alık Yâhud Z e y n e b ’i n D u â s ı, K u r ‛ ân - ı K e r i m, G ü z e lli k v e İ y ili k K a r ş ı s ı n d a ”1 olmak üzere toplam dokuz şiirden oluşmaktadır (Tansel 1969: 21-35).
Mehmet Emin’ nin bu eseri şiir tekniği ve sanat bakımından üstün bir değer taşıma- sa da; şairin halkın hayatından aldığı konuları, halkın anlayıp zevk alabileceği bir dille işlemesi bakımından büyük bir öneme sahiptir. Zaten Mehmet Emin’in sanatının gayesi ideal güzele ulaşmak değil, milli bir fayda sağlamak olmuştur.
Yurdakul, bu gaye doğrultusunda  ilk şiirinden başlayarak sosyal hizmete yönelik bir sanat anlayışına bağlanmış ve bu anlayıştan sonuna kadar hiçbir şekilde ayrılmamıştır. Şiirlerinde genel olarak çok açık bir halkçılık ve milliyetçilik göze çarpmaktadır. Öyle ki şair kendi özel hayatına dair hiçbir hususu ve özel isteğini şiire aks ettirmemiş eserle- rinde tabiat tasvirlerine bile yer vermeyerek yalnızca sosyal fayda prensibine bağlı kal- mıştır (Akyüz 1995:135).
Edebiyat yaşantısı boyunca eserlerinde hem içerik hem de yapı bakımından saf ve duru bir Türkçe duyarlılığını yansıtmayı başaran Yurdakul’un Türkçe Şiirler adlı eserin- deki şiirler söz varlığı bakımından incelenmiş ve onun şiirlerinde Türkçe ve yabancı kelimelerin nasıl ve hangi sıklıkta kullanıldığı ortaya konulmuştur.
Türkçe Şiirler ’ de kullanılan kelimeler şöyle gruplandırılabilir: 1. Türkçe Kökenli Kelimeler 2. Yabancı Kökenli Kelimeler 3. Yabancı Kelime ve Türkçe Eklerle Oluşturulan Kelimeler
1. Türkçe Kökenli Kelimeler  Yurdakul’un Türkçe Şiirler adlı eserinde sözcükler tekrarsız olarak ele alındığında toplam dört yüz elli dokuz sözcüğün kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu kelimelerden üç yüz elli iki tanesi Türkçedir. Bu sözcüklerin şiirlerdeki kullanım oranı yüzde yetmiş yedi’dir. Bunların tür bakımından dağılımı şöyledir: a. İsimler: Türkçe Şiirler’ de iki yüz kırık üç isim soylu sözcük yer almaktadır. Bu kelimeler isim, sıfat, zarf, zamir, edat, bağlaç ve ünlem gibi görevlerde kullanılmıştır. İsim olarak kullanılan sözcüklerin sayısı yüz yirmi’dir. Bunların toplam sözcükler içeri- sinde kullanım oranı yüzde yirmi altı’dır. Bu sözcükler şiirde özel, yalın, türemiş ve birleşik isimler; ikilemeler, yansıma sözcükler şeklinde kullanılmıştır.
Özel İsimler: Şiirlerde beş Türkçe özel isim yer almaktadır. Örnekleri şöyledir: Hangi Türk ’tür mescidine çanlı kule kurdurur?  Milletimiz köle olmaz; böyle günde kim durur? Biz Türk ler’iz; Kızılırmak olur böyle taşarız!   (Yunan Sınırını Geçerken)
Kör oğlu ne? Anadolu dağlarında görünen,  Hep  evleri , yapıları çamurlara bürünen,  Köycüklerde, rencberlerin yurtlarında okunur: (Biz Nasıl Şiir İsteriz?)
Yalın İsimler: Şiirlerde yetmiş dört yalın isim kullanılmıştır. Bunlarla ilgili birkaç ör- nek şöyle gösterilebilir:  Yüce dağ lar baş larına çıkalım; Orman lara, oval ara bakalım;  
(Güzellik ve İyilik Karşısında)
Türemiş İsimler a.İsimden Türemiş İsimler: Şiirlerde on bir sözcük isimden türemiş isim olarak kul- lanılmıştır. Bu sözcüklere şu şekilde örnek gösterebiliriz: Ey iyilik , ey d ünyânın, insanlığın ümidi! Seni herkes bir parçacık dinleseydi, görseydi;  (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Ey parlak  ay!  I şığın saç, yolcuların gözüne;  O yerde ki kötü gece gizlemiştir mezarım.  (Şehid Yahud Osman’ın Yüreği)
b.Fiilden Türemiş İsimler: Şiirlerde yirmi bir sözcük fiilden türemiş isim olarak kul- lanılmıştır. Örnekleri şöyledir:
Çıplak dağlar yeşilleten, viran köyler şenleten  Bu bilgi dir: Ululuğun yapı ların kurduran;  (Kur’an-ı Kerim)
Ey Türk - ili, ey vatan! Sen her bir yerden ulu’sun! Eski, yeni,  tatlı, yanık sesler ile  dolusun! Sevgi ,  gençlik, istek ,  sağlık  fedâ olsun yolunda!..  (Şehid Yahud Osman’ın Yüreği)
Birleşik İsimler: Şiirlerde dört Türkçe birleşik isim yer almaktadır. Örneğin: Seni kuşlar söylesin! Gecekuşu viran yerler taşlarında öterken  (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Gökyüzünden kevkebler,  Işıkların bize doğru saçarlar;   (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Ak gömlekle gözyaşı mı silerim.  Kara taşla bıçağımı bilerim.   (Anadoludan Bir Ses Yahud Cenge Giderken)
Yansıma İsimler: Şiirlerde dört yansıma sözcük kullanılmıştır. Şiirden bazı örnekleri şöyle gösterebiliriz: Ey parlak ay!  Işığın saç, yolcuların gözüne;  O yerde ki kötü gece gizlemiştir mezarım.   (Şehid Yâhud Osman’ın Yüreği)
Yüreğinin özleriçün çarpındığın duysunlar;
Bu çarpıntı , bu ses nedir; neler diyor? Bilsinler.  (Biz Nasıl Şiir İsteriz?)
Ey kardeşler!... Ses gelmiyor; âh kimseden ümid yok; Kar  ya ğıyor..   Fırtına  var..  Yolu çığ lar almıştır.  (Âh Analık  Yâhud Zeyneb’in  Duâsı)
İkilemeler: Şiirlerde isim görevinde bir  ikileme kullanılmıştır. Örneğin:
Üstü başı eski püskü , yalın ayak yavrucuk.  Gözlerini yola dikmiş; birisini bekliyor (Yetim Çocuk Yâhud Ahmed’in Kaygusu)
Şiirde sıfat olarak kullanılan sözcüklerin sayısı yetmiş dört’tür. Bu sözcüklerin top- lam kelimeler içerisindeki kullanım oranı ise yüzde on altı’dır. Şiirde yalın halde kullanı- lan sıfatların yanı sıra isim ve fiil kökü ile de oluşturulan sıfatlar dikkat çekmektedir. Ayrıca bazı birleşik isimler, ikilemeler, yansıma sözcükler de sıfat görevinde kullanılmış- tır. Bu sıfatlar şöyledir:
Yalın Sıfatlar: Şiirlerde otuz iki yalın sıfat yer almaktadır. Bunlardan bazıları belirtme sıfatı olarak kullanılırken bazıları niteleme sıfatı olarak kullanılmıştır. Örnekleri şöyledir: Bir şiir ki şehidlerin al kanıyla yazılmış;  Bir kılıç ki bir kitabın alt yanına asılmış;  Bir altun dan heykeldir ki bir odaya konulmuş.  (Biz Nasıl Şiir İsteriz?)
Türemiş Sıfatlar: a.İsimden Türemiş Sıfatlar: İsimden isim yapma ekiyle oluşturulmuş sözcüklerden  yedisi  niteleme sıfatı görevinde kullanılmıştır. Bazı örnekleri şöyledir:  Kırda köylü genç kızlar,  Etek etek çiçekleri tutarlar;  O dikenli yolumuza atarlar.  (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Bir kitap ki ya bir yetim keçisini çaldırtır;  Ya bir çiftçi çocuğunu ıssız dağa kaldırtır;   (Biz Nasıl Şiir İsteriz?)
b.Fiilden Türemiş Sıfatlar: Fiilden isim yapma ekiyle oluşturulmuş sözcüklerden  otuzu niteleme sıfatı görevinde kullanılmıştır. Bu sözcükler şiirde şu şekilde görülmek- tedir: Bu Kitâb’tır : Yürekleri iyilikle besleyen;  “El bağına girme!” diyen, dost yarasın bağlatan.  (Kur’an-ı Kerim)
Birleşik Sıfatlar: Şiirlerde iki birleşik kelime sıfat görevinde kullanılmıştır. Örneğin: Viran köyü bir yayladan ayıran ıssız dağın,  Yeşil, penbe gölgelere hasret çeken ırmağın  Eteğinde,  birkaç  kırık fidancığın  yanında;   (Yetim Çocuk Yahud Ahmed’in Kaygusu)
Hangi Türk’tür mescidine çanlı kule kurdurur?  Milletimiz köle olmaz; böyle günde kim durur?   (Yunan Sınırını Geçerken)
Sıfat Görevinde Kullanılan Yansıma Sözcükler ve İkilemeler: Şiirlerde iki  ikileme, bir  yansıma sözcük ise sıfat görevinde kullanılmıştır. Örnekleri şöyledir: Bu bilgidir: Ululuğun yapıların kurduran;  Çıplak dağlar yeşilleten, viran köyler şenleten.  (Kur’an-ı Kerim)
Kırda köylü genç kızlar,  Etek etek çiçekleri tutarlar;   (Güzellik ve İyilik Karşısında)
On yaşında boynu bükük, bağrı yanık bir çocuk,  Üstü başı eski püskü , yalın ayak yavrucuk.  (Yetim Çocuk Yahud Ahmed’in Kaygusu)
Şiirlerde on dokuz sözcük zarf görevinde kullanılmıştır. Zarfların toplam sözcükler içerisindeki kullanım oranı yüzde üç’tür. Şiirde yalın,  birleşik sözcükler ve bazı ikileme- ler zarf görevinde kullanılmıştır. Şiirde kullanılan zarflar şöyledir:
Yalın Zarflar: Şiirlerde on üç sözcük yalın zarf olarak kullanılmıştır. Örnekleri şöyle gösterebiliriz: Uzaklardan yola doğru bir karaltı görünce,  Her genç rencber tarlasından köycüğüne dönünce,  “işte odur, odur!” diye sevinerek koşuyor.  (Yetim Çocuk Yahud Ahmed’in Kaygusu)
En güzel yüz bize çirkin; biz severiz Türk yüzü.  En iyi öz bize fenâ; biz isteriz Türk özü.  (Yunan Sınırını Geçerken)
Birleşik Zarflar: Şiirlerde üç kelime birleşik zarf görevinde kullanılmıştır. Örneğin: O ninnidir: Yine bugün bize söyler Söğüd’ü. O dillerdir: Yine bugün bize verir öğüdü.   (Yunan Sınırını Geçerken)
Milletimiz köle olmaz; böyle günde kim durur?
Biz Türkler’iz; Kızılırmak olur böyle taşarız!   (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Zarf Görevinde Kullanılan İkilemeler: Şiirlerde üç ikileme zarf görevinde kullanılmış- tır. Bazıları şöyledir: Sakladığı elmaları samanlıktan çıkarıp  Göğüscüğü üzerinde sıkı sıkı tutuyor.   (Yetim Çocuk Yahud Ahmed’in Kaygusu)
Parlak güneş ilk ışığın mâvi göle serperken,  Yavaş yavaş ikimiz,  Yüce dağlar başlarına çıkalım;   (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Şiirde on iki kelime zamir olarak kullanılmıştır. Bu sözcük türünün kullanım oranı yüzde üç’tür. Şiirlerde yalın ve türemiş zamirler kullanılmıştır.
Yalın Zamirler: Şiirlerde on sözcük yalın zamir kullanılmıştır. Örneklerini şöyle gös- terebiliriz: Ben bir Türk’üm dinim,  cinsim uludur,  Sinem, özüm ateş ile doludur,  (Anadoludan Bir Ses Yahud Cenge Giderken)
Türemiş Zamirler: Şiirlerde iki kelime türemiş zamir kullanılmıştır. Bu zamirler şun- lardır: Ey kardeşler!... Ses gelmiyor; âh kimseden ümid yok; Kar  ya ğıyor..   Fırtına  var..  Yolu çığlar almıştır.   (Âh Analık Yâhud Zeyneb’in  Duâsı)
Üstü başı eski püskü, yalın ayak yavrucuk.  Gözlerini yola dikmiş; birisini bekliyor. (Yetim Çocuk Yahud Ahmed’in Kaygusu)
Şiirlerde on üç sözcük edat, bağlaç ve ünlem görevinde kullanılmıştır. Bu sözcüklerin kullanım oranı yüzde üç’tür. Edatlardan bazıları isim, zamir ve zarflarla birlikte kulla- nılmıştır.
Edat, Bağlaç ve Ünlemler: Bu sözcüklerin örnekleri şöyledir: “K öyümüze askerliği bitirerek dönen çok;  “Çiçek - ayı’nda gitmişti; bu günedek haber yok;  “Babacığım nice olmuş? Yolculardan sordun mu?” (Yetim Çocuk Yâhud Ahmed’in Kaygusu)
Ba şlarını açık, beyaz s i nesine koysunlar;
Y üreğinin özleriçün çarpındığın duysunlar; Bu çarpıntı, bu ses nedir; neler diyor? Bilsinler . (Biz Nasıl Şiir İsteriz?)
O ninnidir: Yine bugün bize söyler Söğüd’ü. O dillerdir: Yine bugün bize verir öğüdü .  (Yunan Sınırını Geçerken)
İşte bu gün yine yaktık; eski, sönük çerağı.  Bu kal ‛ aya biz de diktik ulu devlet bayrağı.  (Tırhala Kal‛ası’na Bayrak diktikten Sonra)
Ey soğuk kar!... Söyletmiyor; oh , yüzümü yakıyor;  Yol belirsiz.. Bilmiyorum.. Uçurum mu şu düz yer. (Âh Analık  Yâhud Zeyneb’in  Duâsı)
Bunların dışında şiirlerde beş sözcük iki görevde kullanılmıştır. Örneğin çok, iyi ve nice kelimeleri sıfat ve zarf görevinde; gün, isim ve zarf görevinde; yavru ise isim ve sıfat görevinde kullanılmıştır.
b.Fiiller: Türkçe Şiirler’ de fiil soylu yüz altı sözcük kullanılmıştır. Bu sözcüklerin kul- lanım oranı yüzde yirmi dört’tür. Şiirlerde yalın, türemiş ve birleşik yapıda kullanılan fiiller görülmektedir. Yalın fiiller: Şiirlerde seksen kelime yalın fiil kullanılmıştır. Örnekleri şöyledir: Yetimleri, yoksulları soralım ;  Acıyalım, ağlayalım, okşayalım; sevelim .  (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Türemiş Fiiller: a.İsimden türemiş fiiller: Şiirlerde dört sözcük isimden türemiş fiil olarak kullanılmış- tır. Örneğin:
Yiğit, arslan babamı pek garibsedim, özledim;  Gün karardı; şimdiyedek onun yolun gözledim (Yetim Çocuk Yahud Ahmed’in Kaygusu)
b. Fiilden Türemiş Fiiller: Şiirlerde yirmi iki sözcük fiilden türemiş fiil olarak kulla- nılmıştır. Örnekleri şöyledir: Bir kitap ki ya bir yetim keçisini çaldırtır ;  Ya bir çiftçi çocuğunu ıssız dağa kaldırtır ;  (Biz Nasıl Şiir İsteriz?)        
Birleşik Fiiller: Bir isim ve bir yardımcı fiilin birleşmesi ile oluşan fiillerdir. Şiirlerde ise Türkçe bir isim ve Türkçe bir yardımcı fiilin birleşmesi sonucu oluşan dokuz birleşik fiil kullanılmıştır. Bunlardan üçü ise sıfat-fiil eki aldığı için sıfat görevinde kullanılmıştır. Örnekleri şöyledir: Senin için dolaşırım, tepeleri, belleri. İsterim ki bana herşey yol versin ; (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Bu Kitâb'tır : Her kişiye benlik veren, yol açan ;  İnsanlığın sergisine armağanlar asdıran.  (Kur‛an-ı Kerim)  
2. Yabancı Kökenli Sözcükler:  Şiirlerde toplam seksen sekiz tane yabancı kökenli sözcük kullanılmıştır. Bu sözcük- lerin kullanım oranı yüzde on dokuz’dur. Şiirlerde köken itibariyle Arapça, Farsça, Yu- nanca, İtalyanca ve Moğolca sözcükler bulunmaktadır. Çoğunlukla isim görevinde kulla- nılan bu kelimelerin hiçbiri fiil olarak kullanılmamıştır. Arapça İsimler: Şiirlerde kırk bir Arapça kelime yer almaktadır. Bunlardan otuz dör- dü isim görevinde, üçü sıfat, biri zarf, biri de zamir görevinde kullanılırken iki sözcük de hem isim hem de sıfat görevinde kullanılmıştır. Örnekleri şöyledir:
Bir şiir ki şehidlerin al kanıyla yazılmış;  Bir kılıç ki bir kitabın alt yanına asılmış;  Bir altundan heykeldir ki bir odaya konulmuş.  (Biz Nasıl Şiir İsteriz?)
En iyi öz bize fenâ ; biz isteriz Türk özü.  Milletimiz alkışlarız;   anıldıkça Tür k sözü. (Yunan Sınırını Geçerken)
Fâtih nedir? İstanbul'un surlarının altında,  Karadeniz - boğazı’nda, Hisarlar’ın sırtında,  Gayet güzel düşünülmüş, gāyet iyi duyulmuş:   (Biz Nasıl Şiir İsteriz?)
Özel isimler: Şiirlerde kullanılan Arapça isimlerden altısı özel isim olarak kullanılmış- tır. Örneğin: Ey kardaşlar!  Şu küçücük armaganım atmayın;  Bir goncadır: Muhammed ’in gül bağından derildi.  (Kur’an-ı Kerim)
Farsça İsimler: Şiirlerde otuz yedi Farsça kelime yer almaktadır. Bunlardan yirmi biri isim, dokuzu sıfat,  biri zarf, biri zamir, beşi ise edat ve bağlaç görevinde kullanılmıştır. Örnekleri şöyledir:
 Biz Türkler’iz; düşmanlara yalın kılıç koşarız!
Hangi Türk’tür gerdenine urgan, kement urdurur?
 (Yunan Sınırını Geçerken)
Dağlarında tâze otlar, penbe  güller biterken.  Ey çobanlar! Beni anın, coşkun sular başında;  (Şehid Yahud Osman’ın Yüreği)
Ey iyilik, ey dünyânın, insanlığın ümµdi!  Seni herkes bir parçacık dinleseydi, görseydi;  (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Seni her yer gizlemeyip göstersin. Eğer birgün gözlerim,  Görmez ise şu korudan geçerken, (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Yunanca İsimler: Şiirlerde dokuz Yunanca isim kullanılmıştır. Bunlardan dördü özel isimdir. Örnekleri şöyledir: Sakın, bunu yapma çiçek demet ine katmayın; Bu şey size özünüzü açmak için verildi. (Kur‘an-ı Kerim)
K ör oğlu ne? Anadolu dağlarında görünen,  Hep evleri, yapıları çamurlara bürünen,  Köycüklerde, rencberlerin yurtlarında okunur:  (Biz Nasıl Şiir İsteriz?)
İtalyanca İsimler: Şiirlerde yalnızca bir İtalyanca isim kullanılmıştır. Bu isim şiirde şöyle geçmektedir: Ey kardeşler!... Ses gelmiyor; âh kimseden ümid yok; Kar  yağıyor..   Fırtına  var..  Yolu çığlar almıştır. (Âh Analık Yâhud Zeyneb’in Duâsı)
Moğolca İsimler: Şiirlerde yalnızca bir Moğolca isim kullanılmıştır. Bu isim şöyle geçmektedir: “Yi ğit, arslan babamı pek garibsedim, özledim;  “Gün karardı; şimdiyedek onun yolun gözledim,  “Babacığım geliyor mu? Hiç yollarda gördün mü? (Yetim Çocuk Yâhud Ahmed’in Kaygusu)
3. Yabancı ve Türkçe Kelime ya da Eklerle Oluşturulan Sözcükler: Şiirlerde yirmi Türkçeleşmiş sözcük kullanılmıştır. Bu sözcüklerin bir kısmı yabancı köklere Türkçe eklerin gelmesiyle bir kısmı ise yabancı bir isim ile Türkçe bir yardımcı fiilin birleşmesi ile oluşmuş birleşik fiillerdir.  
a. Yabancı Bir Kelime ve Türkçe Eklerle Oluşturulan Sözcükler:           Bu sözcükler yabancı bir kök ile Türkçe bir ekin birleşmesinden oluşmuş, isim, sıfat, zarf ve fiil görevinde kullanılmışlardır. Şiirlerde bu şekilde on sözcük bulunmaktadır.
Örneğin: Yunanca “fidan”, Farsça “parça” sözcüğü ile Türkçe “+çık” eki, Arapça “garip” sözcüğü ile Türkçe “+se-” ekinin birleşmesiyle oluşan kelimeler Türkçenin bünyesine dahil edilmiş ve şiirlerde şu şekilde kullanılmıştır.  Yeşil, p enbe gölgelere hasret çeken ırmağın  Eteğinde,  birkaç kırık fidancığın yanında; (Yetim Çocuk Yahud Ahmed’in Kaygusu)
Ey iyilik, ey dünyânın, insanlığın ümidi!  Seni herkes bir parçacık dinleseydi, görseydi;  (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Yiğit, arslan babamı pek garibsedim, özledim;  “Gün karardı; şimdiyedek onun yolun gözledim,  (Yetim Çocuk Yahud Ahmed’in Kaygusu)
b. Yabancı Bir İsim ile Türkçe Bir Yardımcı Fiilden Oluşan Birleşik Fiiller: Şiirlerde altı adet bu tür birleşik fiil kullanılmıştır. Fakat bunlardan üçü sıfat-fiil eki alarak sıfat görevinde kullanılmıştır. Örneğin:  Şiirlerde Arapça “fedâ” ve “nur” sözcüğü ile Türkçe “etmek” ve “saçmak” yardımcı fiilleri ile oluşan bir birleşik fiil örneği görülmektedir.      Eski, yeni,  tatlı, yanık sesler ile dolusun! Sevgi,  gençlik, istek,  sağlık  fedâ olsun yolunda!.. (Şehid Yahud Osman’ın Yüreği)
Bu çerağdır: Obalara, konaklara nur saçan ;  Bir köylünün işlerini târihlere basdıran (Kur‛an-ı Kerim)
c. Türkçe-Arapça-Farsça kelime ve eklerin birleşmesi ile oluşan sözcükler
Bunların dışında Farsça-Türkçe-Arapça, Arapça-Türkçe, Arapça-Farsça sözcük ve ek- lerin birleşmesi ile de oluşan bazı kelimeler şiirde kullanılmıştır. Bunlardan bazıları Farsça “her” ile Türkçe “bir”  ve Arapça “şey” sözcüğünün, Arapça “insan” ile Türkçe “oğul” sözcüğünün, Arapça “bel” ile Farsça “ki” ekinin birleşmesiyle oluşan sözcükler şöyledir:
Bu Kitâb’tır : Akıllara herbir şeyi sorduran;  “Düşün sonra fi” diyen, doğru yollar gösteren.  (Kur‘an-ı Kerim)
Senin için dolaşırım, tepeleri, belleri. İsterim ki bana herşey yol versin; (Güzellik ve İyilik Karşısında)
Ey Allāh’ım! İnsan - oğlu başkasıçün kagusuz;  Önümdeki karlı dağlar, uçurumlar duygusuz;
Beni koru; yetim hakkın kurda kuşa yedirtme! (Âh Analık Yâhud Zeyneb’in Duâsı)
 Yurdakul’un Türkçe Şiirler ’i üzerinde yapılan inceleme neticesinde şu sonuçlara ula- şılmıştır:
Yurdakul, şiirlerinde ağırlıklı olarak Türkçe kelimeler kullanmış, bu sözcükler yanın- da az da olsa Arapça, Farsça, Yunanca, İtalyanca ve Moğolca kelimelere yer vermiştir.
Bu yer verdiği yabancı kelimelerin çoğunu da “hasret, gül, yabani, kulübe, fırtına…” gibi günlük yaşamımızda yer edinen kelimelerden seçmiştir.
Yabancı kelimeler sadece isim soylu sözcüklerde kullanılmış, fiillerde bu kelimelere yer verilmemiştir. Türkçede vurgunun ve cümle kuruluşunun fiil üzerinde toplanması göz önünde bulundurulduğunda bu durum dikkate değerdir.
İncelediğimiz şiirlerdeki kelimelerin kullanım oranını aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu tabloya yabancı ve Türkçe kelime ya da eklerin birleşmesi ile oluşan sözcükler dâhil edilmemiştir. Bu sözcüklerin sayısı yirmi bir’dir. Bunlardan yalnızca ikisi Arapça ve Farsçanın birleşmesi ile oluşmuştur. Bunun dışındaki kelimelerin Türkçeleşmiş olduğunu düşünürsek, şiirlerde kullanılan Türkçe kelimelerin toplam sözcükler içersindeki sayısı üç yüz yetmiş yedi olmakta, oranı ise yüzde seksen iki’ye ulaşmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder