11 Kasım 2013 Pazartesi

Türklerde Atalar Kültü

Atalar kültü, .lmüş ataları tazim ve onlar için kurbanlar sunma inanç ve âdetidir. Ölen
ataların ve özellikle babaların ruhlarının geride kalanlara iyilik ya da k.tülüklerinin dokunabileceği
inancı, onlara karşı duyulan minnet duygusu, atalar kültünün temelini oluşturmaktadır. Bununla
birlikte, atalar kültünde ölen her atanın ruhu ve dolayısıyla da mezarı kült konusu olmamakta, yalnızca
saygıdeğer olanlar buna erişmektedirler. Bu anlamda ".lüler kültü" ile atalar kültünü de birbirinden
ayırt etmek gerekmektedir (Güng.r, 2002, C.3: 264).
Bu inanca göre, ataların, .ldükten sonra da ruhlarının yaşadığına ve toplumla ilişkilerini
koparmadıklarına inanılır. Yine bu inanışa göre, insan .lümle bedenini kaybetmekte fakat benliği daha
doğrusu manevi varlığı yeryüzünde kalmakta, geride bıraktığı kimselerin hayatlarını
etkileyebilmektedir. Onlara göre; .lüm hayatın bitişi değildir. Böyle bir inançtan çıkış bulan atalar
kültünde, ancak belli kişiler özellikle kabile atası, ünlü savaşçılar, din adamları vb. gibi kişiler
tapınılmaya, kurban ve duaya hak kazanmaktadır. Bu insanları ötekilerden ayıran insanüstü yetenekleri

.lümlerinden sonra kaybolmamaktadır. Birtakım mistik gü.lerle dolu bulunan bu gibi kimselerin

g.nüllerini hoş tutmak, anılarını tazelemek, kurban ve adaklarla anmak yoluyla bitkilerin, hayvanların
çoğalmasını sağlamak mümkündür.Bu amaçla ataların figür ve maskeleri yapılmakta, adlarına bayram
ve törenler düzenlenmektedir. Diğer taraftan atalar, dinsel ve toplumsal buyrukların, gelenek ve
göreneklerin koruyucuları olarak kabul edilirler. Bunların yerine getirilmesi onları sevindirmekte, tersi
ise öfkelendirmektedir (Örnek, 1988: 94-95).
Atalar kültünün eski Türk toplulukları arasında en k.klü ve en eski inançlardan biri olduğu
söylenebilir. Hemen hemen bütün Kuzey ve Orta Asya kavimlerinde bulunduğu g.rülen ve ataerkil
aile yapısının bir sonucu olarak yorumlanan atalar kültü, tarihi iyi bilinen en eski Türk
topluluklarından Hunlar zamanında tespit edilmektedir (Ocak, 1983:26). Eski çağlarda Orta Asya
Türklerinde de bu kültün hayli yayıldığına dair kanıtlar bulunmaktadır (Roux, 1962, Akt. Ocak,
1983:85). Diğer taraftan, Orhun Kitabeleri’nde özellikle Bilge Kağan Kitabesi’nin sonunda yer alan
b.lümler atalar kültünün varlığının G.ktürklerde de g.rüldüğünü göstermektedir. 13. yüzyılda
Moğollarda da atalar kültünün önemli bir yer tuttuğu Batı kaynaklarından anlaşılmaktadır (Ergin,
1970, Akt. Ocak, 1983:26-27). Atalar kültü, ruhun bir bedenden ötekine geçmesi inancını benimseyen
Budizm ve Manihaizm’in Türklerce kabul görmesinde etkili olmuştur. Bu külte göre, çok yaşayan,
bilgili, yönetici insanlar .ldüğünde onların ruhları, ailesine ve toplumuna yardım eder ve onları
korurdu (Ocak, 2000:62).
Türklerin, İslamiyet’i kabul etmesinden sonra da halkın yatırlara gidip dua etmesi, şifa
dilemesi, niyaz etmesi, “Allah’ın sevgili kulları olan ve Allah’a s.zü ve nazı geçebilen evliyanın
yardımını dilemek” şeklinde açıklanmaya çalışılmıştır. Böyle bir açıklama eski inanışlarla bağı olan
uygulamaları İslami kurallara uymasa da uygun hale getirmektir. Bu yatırlara gidip dua edenler,
elbette Allah’a dua da ederler, fakat kendi gözlemlerimize göre, öncelikle o yatıra yönelik olarak dua
ederler. Onun ruhundan medet umarlar (Eröz, 1992:103).
Günümüzde, Anadolu halkı, evliyaların yattığı yerlere (tekke, zaviye, türbe, mezar, hazire,
dergah vb.) gider ve onlardan yardım diler. Bu yardım, işsizlere iş, hastalara sağlık vb. biçimlerde
g.rülebilir. Fakat bu yardım isteğinin mutlaka inanılarak yapılması gerekmektedir (Kaya, 2001:200).
Bugün hala Anadolu’da varlığını sürdüren, evliya, dede, baba inanışlarının kökenini Atalar
kültüne bağlayabiliriz. Ayrıca, evliyalardan istenilen dileğin gerçekleşeceğine ve evliyanın yardım
edeceğine mutlaka inanılması gerektiği düşündürücüdür. Bu mutlak inanç, kişinin psikolojik olarak
koşullanmasını dolayısıyla da bilinçli olmasa bile bunun gerçekleşmesine ilişkin çaba göstermesini
doğurabilir.
Ataların bu şekilde kutsal ağaçlarda eyleştiği inancı Anadolu'da hemen hemen her türbenin
yanında kesilmesi yasak olan bir kutsal ağaç bulunmasını da açıklamaktadır. Bu ağaç ve bitkilere
gösterdikleri saygı, aynı zamanda atalarına gösterdikleri bir saygı haline geliyor. Bu bitkileri törenlerde
kullanarak da atalarından yardım istiyorlar. Ağaçlara bez bağlamak, mezarlara belli bitkiler bırakmak
vb. bu çağrının ifadesidir. Ata ruhlarının bu şekilde doğada belli nesnelerde varolduğu düşüncesi
insanların tüm doğayı canlı olarak algılamasına ve animizm inancına yol açmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder