bildirimize geçmeden önce Dede Korkut’un coğrafyası ve
Bayburt’un bu hikâyelerdeki yeri üzerinde de kısaca
durmak istiyorum.
Bilindiği gibi Dede Korkut Kitabında gösterilen
hareket alanı, geniş anlamı ile Kafkaslardan Mardin’e,
Trabzon ve Bayburt’tan Aras ve Kür nehirlerinin aşağısına
kadar olan bölgeyi içine almakta, Oğuz ülkesi ise bu
bölgenin ortasında Hasankale, Kars, Gümrü, Gökçe Göl,
Ağrı Dağı, Karaköse arasında kalan kısımda
bulunmaktadır. (Ergin 1997: 9)
Dede Korkut hikâyeleri Bayburt ve coğrafyası ile
özdeşleşmiştir. Bayburt adı, Dede Korkut hikâyelerinde
sadece Kam Büre Oğlu Bamsı Beyrek Boyu’nda değil
ikinci hikâye olan, “Salur Kazanın Evinin Yağmalandığı”
hikâyede; dördüncü hikâye, “Kazan Beyin Oğlu Uruz
Beyin Tutsak olduğu” hikâyede on birinci hikâye “Salur
Kazan Tutsak Olup Oğlu Uruz Çıkardığı” hikâyede de
geçmektedir.
Bayburt, özellikle Kam Büre Oğlu Bamsı Beyrek
hikâyesinde düşmanların yaşadığı, tutsak düşülen, akın
edilen belirgin bir yer olarak geçer. Beyrek’in düşmanları
olan Şökli Melik, Kara Tekür ve Kara Arslan Melik,
Bayburt hisarında yaşamaktadır. Beyrek, Bayburt
hisarında tutsak kalmıştır; bir yolunu bulup kaçtıktan
sonra orada bıraktığı arkadaşlarını kurtarmak için, Oğuz
beyleriyle birlikte Bayburt hisarı üzerine yürürler.
Yapılan savaşta Kazan Bey, Şökli Melik’i, Delü
Tundar, Kara Tekür’ü, Budak, Kara Arslan Melik’i
öldürür. Yedi Kâfir beyi kılıçtan geçer. Beyrek, Yigenek,
Kazan Bey, Kara Budak, Delü Tundar, Uruz Bey hisarı
alırlar. Kâfirin kilisesini yıkıp cami yapar. Keşişlerini
öldürüp ezan okuturlar. Bayındır Han’a değerli hediyeler
ayırırlar. Beyrek, Melik’in kızını alıp geri döner. Kırk gün
kırk gece toy, düğün olur. Dede Korkut gelip destanlar
söyler ve bu Oğuznâmeyi düzenleyerek Beyrek’e ithaf
eder. (Ergin 1997: 10)
Dede Korkut boylarından Bamsı Beyrek’in, Bayburt
ve civarındaki etkisi çok güçlü olmuş ve günümüze kadar
da sürmüştür. Bayburt halkı bu destanın konusu
etrafında bir çok halk hikâyesi ve varyantlar
söylemişlerdir.
Đşte bu cümleden olmak üzere bir Dede Korkut
hikayelerinde Dua üzerinde durmak istitoruz. Bilindiği
gibi Dua kelimesi, “çağırmak, seslenmek, istemek, yardım
talep etmek “ manasındaki “davet etmek” anlamında ve
da’va kelimeleri gibi mastar olup, “küçükten büyüğe,
aşağıdan yukarıya vaki olan talep ve niyaz” anlamında
isim olarak da kullanılır. Ayrıca, Allah’a sunulacak
talepleri sözlü veya yazılı olarak dile getiren metinlere de
dua denilir. Bütün dinlerde mevcut olan fenomen olan
dua, Tanrıya, herhangi bir tanrısal varlığa ya da üstün
bir şahsiyete yönelik ‘hamd, şükran, rica, dilek veya tövbe
içerikli yakarış’( Gündüz 1998 :102)tır. Türk lehçelerinde
dua kelimesi karşılığı olarak, doğa, duğa, duba, bata
namaz, bata kelimeleri kullanılmaktadır (Ercilasun
1991:190,191).
Fiziksel, ruhsal, ekonomik, dinsel gereksinmelerin
doğurduğu iyi dilek bildiren, etkisini anlatımdaki
özenmişlik, imge, düşünme, çağrışım buluşlarındaki
başarıdan alan kalıplaşmış söz (Örnek 1995:83) olan dua
bir talep eylemidir ve çoğunlukla da bu talep maddî
niteliktedir. En klâsik maddî istekler sağlığa kavuşma, bir
hastanın iyileşmesi, bir işte başarıya ulaşma,
tehlikelerden korunma, bir menfaatin temini ya da bir
zararın ortadan kalkması gibihususlardır. (Hökelekli
1993:217). Kötülüklerden korunma ve dünya
nimetlerinden faydalanma isteği duanın iptidai halinin
tespitinde en belirleyici özelliktir (Cilâcı 1994:530). Đlkel
dualardaki dua çekirdeğinde yalnızca insan ve istekleri
yatardı (Akalın 1990:31).
Din gibi dua da bir evrensel olaydır. Her dinde, her
toplumda, her kültür ve medeniyette duanın varlığına
rastlamak mümkündür. Her insan, ideal ve kusursuz bir
dünya özlemini yaşar. Đşte, dua böylesi bir özlemi dile
getirir (Hökelekli 1993:218-219). Tarih boyunca dua,
çalışmak, fethetmek, yapmak, sevmek kadar basit
ihtiyaçlar arasındadır (Carrel 2001:56).
Divanü Lügati’t-Türk’te dua karşılığı olarak
“alkış” sözcüğü kullanılmış ve “dua etme, övme, birinin
iyiliklerini sayma” (Kaşgarlı Mahmud: 97) şeklinde
tanımlanmıştır. Burada üzerinde durulması gereken bir
husus da ‘dua ile alkış’ arasındaki ilişkidir.
Dua, “Tanrıya, herhangi bir tanrısal varlığa, ya da
üstün bir şahsiyete yönelik hamd, şükran, rica, dilek veya
tövbe içerikli yakarış” iken;
Alkış ise, “hayır dua, birinin iyiliklerini sayma,
övme” anlamındadır. Boratav, ‘duanın, alkışların
geliştirilmiş, din törenlerine değin değer kazanmış
biçimleri olduğunu belirtir ve duanın alkıştan farkı
üzerinde durur.
Duanın alkıştan farkı, onu söyleyenin ya
kendisi için, ya da genel olarak insanlar (çoğu kez
özellikle din kardeşleri) için Tanrı’dan istediklerini
bildirmesidir. Bu bildiri, ne kadar güzel bir biçimde
söylenirse, etkisinin de o kadar büyük olacağı inanışı,
dua kalıplarındaki sanat özenmesini açıklar ( Boratav
1982: 129). Duanın yapılış şekli, biçimi ve şartları
konusunda gelenekten geleneğe değişen şartları vardır.
Duaların toplu yapılması duanın etkisini arttıracağı
üzerinde durulan önemli bir husustur (Marinier 1991:
60-62).
Duanın muhtevasını ve dua edenin iç dünyasını
yansıtan dış şekiller, duanın bir parçası sayılır. Ayakta
durma, diz çökme, eğilme, secde etme, başını eğme, elleri
gök yüzüne doğru kaldırma iki yana açma, kavuşturma,
kenetleme, gözleri yukarıya dikme, elleri birbirine vurma,
göğse veya alna vurma, ayakların çıplak veya giyinik,
başın açık veya örtülü olması, vücudun bir yere yönelmesi,
hareket etmesi (dans), jestlere sözün katılması, mûsiki
aletlerinin kullanılması gibi haller çeşitli dini çevrelerde
dua esnasında görülen farklı davranışlarıdır.
Dinlerde dua muhteva, şekil ve anlatım biçimine
göre bazı türlere ayrılır. Asıl ve en yaygın olanı yalvarıp
yakarmadır. Bu tür duada insan bir kötülükten
kurtulmayı veya bir iyiliğe kavuşmayı diler.
Dualar, istek ve dilek duaları, şükür duası, şefaat
duası, tapınma ve övgü duası, günahları itiraf ve
bağışlanma duası şeklinde sınıflandırılabilir (Hökelekli
1993:227). Türkçe’de duaların genellikle düz bir
anlatıma sahip olduğu görülür. Sofra duası gibi Tanrı’ya
verdiği nimetler için teşekkür ederken söylenenler ve
dilenen dilekler, dilek katarları olarak uzar gider. Dilek
katarlarının en eski ve ilginç örneklerinden biri Dede
Korkut hikayelerinde, eli kopuzlu ozan dilinden Türk
hükümdarı karşısında çalınıp söylenen toplu dileklerdir
(Akalın 1990: 55).
Türk sözlü kültür ürünleri içinde özellikle destan
geleneğinde dua okumaya ayrıca önem verilir. Destan
anlatıcısı destan anlatmaya başlamadan dua eder, beye,
hakana alkışta bulunur. Destanı anlatırken de ara sözler
şeklinde dinleyicilere veya destanda yer alan
kahramanlara da yine arasöz olarak duada bulunur.
Duayla ilgili bu genel bilgilerden sonra Dede
Korkut hikayelerin içinde yer alan dualar üzerindeki
çalışmamıza geçebiliriz.
Dede Korkut hikayelerindeki dualar “istek ve dilek
duaları” şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Hikayelerde
duaların yanı sıra çaresiz kalan, acı çeken, kötülüğe
maruz kalan bir insanın rahatlamak için dile getirdiği
kalıp sözler olan beddualar (kargışlar)la da
karşılaşılmaktadır. Söylendiği andaki duyguları ifade
etmesi, o andaki ruh halini yansıtması açısından önem
taşıyan bu sözler, insanın karakteristik yapısına,
zamana, çevreye ve olaya göre değişmektedir. Hikayelerde
sıkça karşılaşılan başlıca kargışlar şunlardır:
“Yarımasun yarçımasun” (felâh bulmasın, yüzü
gülmesin, yetip onmasın), elün kurısun, parmahlarun
çürisün, yıkılsın Oğuz elleri, Kadir tatlı candan
ayırsın, Kadir senün alnuna kada yazsun, gözüme
dursun”.
Hikayelerde istek ve dilek dualarını
edenler;“ozan’lar”, “kalın Oğuz beyleri” ve “ağzı
dualı Dede Korkut”tur.
1. Ozanın Duaları
Hikayeleri anlatan ozanın duaları ‘uzun bir yaşam
sürme, şansın daim olması, belalardan/ kazalardan
korunma, kötü kişilerin şerrinden uzak olma, güçlükle
karşılaşmama’ gibi istek ve dilek dualarıdır. Bunlar,
hikayelerin giriş bölümünde yer almaktadır. Bu dualar
Han için yapılmakta ve Allah/ Hak/ Tanrı’dan
dilenmektedir:
“Devletsüz şerrinden Allah saklasun hanum sizi”
“Üç otuz yaşunuz tolsun. Hak size yaman
getürmesün, devletünüz payende olsun hanum hey”
“Azup gelen kazayı Tanrı savsun hanum hey”
“Ol ögdügüm yüce Tanrı dost oluban meded
irsün hanum hey”
“Andan dahı sizi hanum Allah saklasun”
2. Dede Korkut’un Duaları
Hikayelerde Dede Korkut’un ad koyma törenleri
esnasında ve her hikayenin sonunda dua ettiğine tanık
olunmaktadır. Ad koyma törenleri esnasında adı konan
Boğaç Han ve Bamsı Beyrek’e alkışta bulunan Dede
Korkut:
“Adını ben virdüm, yaşını Allah virsün” (s. 83,
121) şeklinde dua etmekte ve gençlerin uzun ömürlü
olmalarını Allah’tan dilemektedir.
Dede Korkut, her hikayenin sonunda “yöm verir”
yani “istek ve dilek duaları”nda bulunur. Bu kalıplaşmış
dualar, “Yöm vireyim hanum” hitabından sonra başlar.
Bu dualarda Eski Türk inançlarından “Gök Tanrı inancı”,
“atalar kültü” (ana, baba) ve “tabiat kültü”nün (dağ, ağaç,
su) izlerine rastlanır. Ayrıca bu dualarda Đslâm diniyle ve
millî değerlerle ilgili unsurlarla da karşılaşılmaktadır.
3. Eski Türk Đnançlarıyla ilgili unsurlar
Bu dualarda geçen ak sakallı baba ve ak saçlı
ananın yerlerinin cennet olması ifadeleri atalar kültüyle
ilgili inançların duaya yansımasıdır:
Ağ sakallu baban yiri uçmağ olsun,
Ağ pürçeklü anan yiri behişt olsun,
Dualardaki dağ, ağaç, su kültüyle ilgili ifadeler
ise şöyledir:
“Yirli kara tağlarun (tağun) yıkılmasun”
“Kara tağa ayıtduğunda işit virsün”
“Kölgelüçe kaba ağacun kesilmesün”
“Kamın akan görklü suyun kurımasun”
“Kanlu kanlu sulardan kiçit virsün”
Ocak kültünün yansıması ise şu şekildedir:
“Hak yanduran çırağun yana tursun”
Ayrıca “çapar iken ağ-boz atun
büdürmermesün” duası en eski Türk dilinde atların
koruyucusu olan tanrıya okunan ilahinin artığıdır
(Gökyay 2000: CCCI).
4. Đslâmiyetle ilgili unsurlar
Đslâmî unsurlarla ilgili olarak “Hak/Tanrı,
Muhammed Mustafa, beş kelime, günahı bağışlanmak,
didar görmek, imandan ayrılmamak, amin demek”
kavramları dualarda yer almaktadır.
“Ölüm vaktı geldüğünde (ahır sonı ) aru imandan
ayırmasun,”
“Kara ölüm geldüginde kiçit virsün.”
“Kadir seni namerde muhtac itmesün”
“ağ alnunda biş kelime du’a kılduk kabul olsun,”
“amin diyenler didar görsün,”
“Sağlığ-ile sağınçın devletün Hak artursun.”
“ Ol ögdügüm yüce Tanrı dost olubanı meded
irsün.”
“yığışdursun dürişdürsün günahunuzı
Muhammed Mustafaya bağışlasun hanım hey!”
“günahunuzı adı görklü Muhammed Mustafa
hürmetine bağışlasun hanım hey!”
5. Millî değerlerle ilgili unsurlar
At, kılıç, gönder gibi millî unsurlar da dualarda
yerini almıştır:
“çapar-iken ağ boz atun büdrimesün”
“çalışanda kara polat öz kılıcun gedilmesün”
“dürtişür-iken ala gönderün ufanmasun”
6. Oğuz Beylerinin Duaları
Dua edilirken, sözlerin yanı sıra birtakım bedensel
hareketlere de başvurulduğu da görülür. Bu, genellikle
elleri göğe açmak şeklindedir. Kimi zaman gözlerin
kapatıldığı da olur. Araştırmacıların büyük bir çoğunluğu
elleri ve çeneyi yukarı kaldırarak, gözlerle göğün
derinliklerine bakarak alkış ve kargışta bulunulmasının
Gök Tanrı inancının bir bakiyesi olarak yaşatılan bir
davranış biçimi olabileceği üzerinde durmaktadırlar (
Kaya 2001:). Dede Korkut hikayelerinde kalın Oğuz
beyleri el kaldırarak/ el götürerek dua etmektedirler.
“Kalın Oğuz bigleri yüz göğe tutdılar, el
kaldurdılar, du’a iylediler” (s. 117).
“Kalın Oğuz bigleri el götürdiler du’a kıldılar”
(s.121).
Hikayelerde Oğuz beylerinin dualarının kabul
olduğuna ilişkin şu ifade yer almaktadır:
“Ol zamanda biglerün alkışı alkış karkışı karkış idi,
duaları müstecab olur idi” (s.117). Beyler Pay Püre’ye
erkek evlat, Pay Piçen’e kız evlat vermesi için Tanrıya
dua ederler ve onların duası kabul olur.
Çocuğu olmayan Dirse Han eşinin tavsiyesine
uyar ve fakirleri doyurur, çıplakları giydirir, borçluları
borcundan kurtarır. Büyük bir şölen düzenler, gelenler
“el götürüp hacet diler” (s. 81). Bir ağzı dualının duasıyla
Dirse Hanın oğlu olur.
Sonuç olarak, Türk Kültürünün temel eserlerinden
olan ve sosyal bir tablo özelliği gösteren Dede Korkut
Hikayelerinde Oğuz topluluğuyla ilgili pek çok kültürel
unsura rastlanılmaktadır. Bütün dinlerde mevcut olan
fenomen olan Tanrıya, herhangi bir tanrısal varlığa ya da
üstün bir şahsiyete yönelik hamd, şükran, rica, dilek veya
tövbe içerikli yakarış olan dua bu abidevî eserde de yer
almaktadır. Bu hikayelerde dua “istek ve dilek duaları”
olarak karşımıza çıkmakta ve içerikleri yönüyle dinî ve
millî pek çok unsuru ihtiva etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder