Sözlü kültür ürünlerinden masallar,
Türkiye’deki araştırıcılarca üzerinde en
fazla çalışılan türlerden olmalarına kar-
şın bu çalışmaların yoğunluğunu motif
tespiti ve tarihsel kökenlerine vurguya
yönelik unsurlar oluşturmuştur.Bunları
sınırlı sayıda da olsa psikanalitik yöntemin sunduğu paradigmalar doğrultusundaki incelemeler takip etmektedir. Bu çalışma , izleyeceği yöntem açısından masal incelemelerinde süregelen bu formların dışına çıkmayı ve masallardaki devlet kuşu motifine farklı teorilerele yaklaşmayı amaç edinmiştir.
Tarihsel düzlem , toplumların kutsal olarak kabul ettikleri canlı ve cansız varlıkları diğer canlı ve cansız varlıklardan ayırdıklarını , dillerin gelişimine paralel olarak isimlendirmede görülen farklılığın , kültürel kabuller doğrultsunda algılama ve adlandırmada da yaşandığını göstermektedir. Kültürler arasındaki farklılıklara karşın özellikle yapısalcı teorisyenlerin ortaya koyduğu çalışmalar , ayın varlığa yüklenen niteliklerde ( yapı itibarıyla ) aynı amaca yönelik değerleri görmenin mümkün olduğunu ortaya çıkarmıştır . Bu bağlamda farklı kültürlerde görülen çeşitli noktalarda ortaklık taşıyan varlıklardan biri de kuşlardır . Kuşlara ve kuşlar bağlamında farklı hayvanlara verilen olağanüstülükleri hemen her toplumun bulunduğu coğrafyanın ekolojik yapısına ve bunun sonucunda oluşan hayvan çeşitliliğine bağlı olarak oluşan değerler silsilesi içerisinde geliştirilen kültürel ürünlerde görmek mümkündür.Belirtilenler doğrultusunda Türk kültüründe <Zümrüdü anka < HUMA yahut UMAY olarak adlandırılıan ve olağanüstü nitelikler olarak gösteren kuş , farklı mitolojilerde Phoenix , Anka ,Tanniao , Homa , Rokh , Simurg , adıyla kültürel bir motif olarak yaşamaktadır.
İncelemeye esas alınan mesal metinlerinde , talih kuşu , ya da devlet kuşu olarak adlandırılan kuşun en temel özelliği başına konduğu kişiye yöneticilik vasfı kazandırmasıdır. Günümüze kadar bu kuşla ilgili yapılan değerlendirmeler , kuşa verilen bu niteliğin nedenini çözümlemekten ziyade eski Türk mitolojisine yönelik incelemelerde görüelen kutsal kuşlarla bağlantısının ortaya konulması ve farklı Türk boylarındaki örnekleriyle desteklenmesi noktasında yoğunlaşmaktadır.
Belirtilen çalışmaları Arap , Fars , Yunan kültürleerinde benzer nitelikleri taşıyan kuşların varlığı ve bu anlamda yapılan karşılaştırmalar izlemektedir. Bu incelemede yukarıda belitrlilen çalışma metodolojilerinden ayrı olarak motifin , yönetim ve dolayısıyla eski Türk devlet geleneğiyle ilişkisi farklı kuramsal yaklaşımlar doğrultusunda tartışılacakır.
Türkiye merkezli masal derlemelerinde tespit edilen devlet kusu motifi farklı masal metinlerinden ziyade temelde eş ve benzer metinlerde bulunmaktadır . Bu anlamda değerlendirmeye esas alınan yaklaşık bin masaldan yalnızca on bes masalda bu motif tespit edilmiş , masallah , eş ve benzer metinlerine göre gruplandırıldığında ise yalnıca 6 masalın eş metinlerinin varlığı ortaya çıkmıştır .
İncelemeye alınan masal metinlerinde görülen devlet kuşu motifi yönetimin tespit edilmesinde en temel öğe olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak eski Türk kültürüne yönelik çalışmalarda yönetimin ne şekilde belirlendiği net bir şekilde açıklanmış ve bu anlamda bir uygulamanın varlığına dair herhangi bir işarete rastlanmamıştır . Konuyla ilgili çalışmalarda Türk yönetim yapılanmasının M.Ö II binli yılların çok öncesinde şekillendiği ve yönetime kimin geçeceğine dair siyasal yapılanmanın belirli kurallara bağlandığı ortaya konulmuştur . Bu doğrultuda , masal metinlerinde görülen ve devlet kuşu olarak adlandırılan motife tarihsel bir perspektirte yaklaşıldığında eski Türk kültüründe görülen siyasal yapulanmayla çeliştiği görülmektedir. Ortaya çıkan bu sorunun açıklanması noktasında folklor metinlerinin çözümlenmesine yönelik ortaya konan temel teorilerle bir çözümleme yapıldığında şu sonuçlara ulaşmak mümkündür. Motifin çözümlenmesinde ele alınacak ilk yöntem foksiyonalist teoridir. Bu teori foklorun temek işlevleri konusunda
1. Hoşca vakit geçirme, eğlenme ve eğlendirme,
2. Değerlere , toplum kurumlarına ve törelere destek verme,
3. Eğiim , yani kültürü gelecek kuşaklara aktarma,
4,Toplumsal ve kişisel baskılardan kurtulmak için bir kaçıp kurtulma mekanizması olmak üzere dört temel ülkeyi benimsemektir.
İfade edilen ilkeler doğrultusunda, belirtilen motifi barındıran masalların, masal formatı doğrultusunda bir eğlen- diricilik taşıdığı ancak gülme/komedi öğesinin baskınlığını barındırmadığını tespit edilmiştir. İncelenen masalların bu özelliğinden hareketle, birinci ilkede belirtilen işlevin ilgili masalların temel amacı olamayacağını belirtmek müm- kündür. Motif, yukarıda belirtildiği üze- re, eski Türk kültürünün temel siyasal değerleriyle karşıtlığından ötürü işlevsel teorinin 2. ve 3. maddelerde açıklanan unsurlarıyla da örtüşmemektedir. Moti- fin sadece 4. maddede ifadesini bulan dü- şünceyi aksettirdiği savunulabilir ancak incelenen masal metinlerinde verilmek istenen düşünce göz önüne alındığında, bir protestonun varlığına dair unsurun söz konusu olmadığını görmek mümkün- dür. İlgili açıklamalar doğrultusunda “devlet kuşu” motifinin işlevsel teorinin folklorun fonksiyonları kapsamında bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda, yö- netimsel bağlamda soruna net bir çözüm getiremeyeceği ortaya çıkmaktadır. Ay- rıca reel hayatta fonksiyonel olmayan bir motifin neden yaşatıldığı sorusu ise yeni bir tartışma konusunu ortaya çıkar- maktadır. Sorunun çözümüne yönelik olarak ele alınabilecek yöntemlerden bir diğeri “Tarihi-Coğrafi Fin Yöntemi” olarak ad- landırılan inceleme metodudur. Metodun temel paradigması “ur-form”a ulaşmak olduğundan bu yaklaşım doğrultusunda yapılacak değerlendirme sonucunda “ur- form”a ulaşmak mümkün olabilir; ancak
ulaşılacak olan “ur-form” sorunu çözme- yecek aksine işlevsel teoride karşılaşılan sorunu yineleyecektir. Yapısalcı yöntemin temel referans- larından biri olarak kabul edilen ve Türkçeye “Masalın Biçimbilimi” olarak çevrilen çalışmadan hareketle bir çö- zümleme yapılmak istendiğinde ise [me- todun kültürel öğeleri tespitten ziyade evrensel bir yaklaşım tarzından hareket etmesi ve motifi masalda geçen simgesel ögelerden biri olarak görmesi nedeniyle] motifin Türk kültüründe yaşamasının yönetimsel anlamdaki sorununa katkıda bulunmak mümkün değildir. Psikanalitik yaklaşımla sorunu kıs- men çözümlemek mümkün görünmekte- dir. Yöntem söyleminde, bireyin kişisel isteklerini gerçekleştirmek için sembolik değerler oluşturduğunu, siyasal yaşa- mında var olmayan bir uygulamayı folk- lor ürünlerine uygulayarak bir anlam- da protestosunu gösterdiğini belirtmek mümkündür. Ayrıca yöneticinin kutsal- la olan bağının gösterilmesi noktasında bu motifin bir sembol olduğu şeklinde bir yaklaşım da sergilenebilir. Bu yakla- şıma gelebilecek en anlamlı soru bireyin kolektif bilinçaltında bu yönde bir seçim sisteminin olup olmadığıdır. Bireyin görmediği, duymadığı bir sistemi nasıl olup da sözlü kültür ürünlerine eklediği bir sorun olarak ortaya çıkacaktır. Psi- kanalitik yöntemin savunucularından Campbell’ın geliştirdiği teori bağlamın- da sorun ele alındığında, araştırıcının, halk anlatılarında kahramanın başı ne zaman dara düşse ya da macera yeni bir sürece girecek olsa bu durumu kolaylaş- tıran insan ya da hayvan görünümlü bir figürün aksiyona katıldığını belirttiği görülür. Halk anlatılarında en sık tek- rar edilen motiflerden biri olan bu yapı- yı Campbell “doğaüstü yardımcı” olarak adlandırır. Campbell’in, halk anlatıları-
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84
178 http://www.millifolklor.com
nı ayrılma-erginlenme-dönüş (Campbell 2000: 41) formülü ile açıkladığı çalışma doğrultusunda “devlet kuşu” dönüşün gerçekleşmesindeki en temel yardımcı unsurdur. Yöntem kendi yaklaşımı içeri- sinde soruna bir cevap getirmesine kar- şın yönetimsel anlamda bu motifin ne şekilde kabul edildiğine yönelik olarak bir cevabı barındırmamaktadır. Masalların kökenine ait görüşler- den biri olan masalların mitlerin parça- lanmasıyla oluştuğu tezinden hareket etmek sorunun çözümünde kullanıla- bilecek bir diğer yöntemdir. Bu yakla- şımda mitler, barındırdıkları unsurlar itibarıyla masallardan önceki zaman dilimlerine ait olduklarından sorunun çözümü için mitlere başvurmanın yarar- lı sonuçlar verebileceği düşünülebilir. Zihnin alt kategorilerindeki sembolik formlardan oluşan; sanat ve din gibi öğeleri içinde barındıran (Cassirer 2005: 22) mitler, sembolik özellikleri nedeniyle belli bir kültürel öğeler bütününü imge- lerden yararlanarak simgesel biçimde birbirine bağlar ve dile getirir. Ayrıca görünen şeyler görünmeyenin bir göster- gesi olarak ele alındığından, bu dünyaya ait olanla kutsal olanın iç içe girdiği bir düşünce tarzını yansıtır (Duverger 1982: 143). Mitlerin taşıdıkları özel anlamlar onların yazısız toplumların yasaları, omurgaları şeklinde ifade edilmelerine neden olmuştur. Bu kapsamda mitler, toplumun temelinde yatan değerleri, simgeler yardımıyla anlatan bir sembol- ler dilidir (Duverger 1982: 417). Ancak bu yaklaşımla onları yalnızca semboller olarak değil toplumun sosyal ve siyasal değerlerini yansıtan kabuller şeklinde görmek gerekmektedir. Mitlere bu form- da yaklaşıldığında onların, bir kabile- nin sosyal düzeni, ekonomik uğraşları, sanatları, becerileri, dini ya da sihirsel inançları ve dini törenlerine ait izler
barındırdığını görmek mümkündür. Bu yönleriyle topluluğun kurumlarında, o topluluğun uğraşlarını dile getiren ilkel gerçekliğin ifadesi oldukları gibi, o toplu- luğun önceki var olan düzenini de doğru- larlar (Akkaş 2008: 83). Mitler bu yakla- şımla gerçeküstü olayların konu edildiği anlatılar olmaktan ziyade sosyal yapının bütünselliği bağlamında anlaşılır olan- la diğer bir deyişle politik olanla ilişkili kabul edildiklerinden insanoğlunun po- litik iktidar ilişkilerini anlama olanağını sunmaktadır. Bu özellikleriyle mitler, devletlerin, milletlerin düşüncelerini kabullerini tarihsel bağlamda aydınlat- maktadırlar (Sarıbay 1998: 129). Mit- lerin sosyal yapının bütünselliği içinde iktidara yönelik gönderimlerinin anlaşı- labilmesi, ait olduğu toplumun sembolik evreninin de anlaşılmasına bağlıdır. Mit çözümlemelerinde, mitlerin inanç siste- mi içerisinde yer aldığı ve bu anlatıların insanoğlunun karşı karşıya kaldığı çeşit- li sorulara karşı verdiği cevaplar olduğu kabul edildiğinde, cevapların içeriğinde sosyal yaşamın sunduğu şartları göz önünde bulundurmak gerekecektir. Bu doğrultuda masalları çözümlemenin te- mel yöntemlerinden biri olan “mit masal” ilişkisine dönüldüğünde Türk mitolojisi olarak adlandırılan metinlerin XIX. yüz- yılda yazıya geçirilmiş olması tarihsellik bakımından eldeki masal metinlerinin derlenen mitolojik metinlerle paralel bir zaman diliminde derlendikleri sorununu ortaya çıkaracaktır. Metinler arasında- ki bu durum çalışmanın başında ortaya konulan sorunun giderilmesi noktasında “masalların mitlerin parçalanmasıyla oluştuğu”na dair yaklaşımın bir çözüm üretemeyeceğini göstermektedir. Masalların kökenine ait farklı yak- laşımlardan biri de Hint ve Mısır’a da- yandırılan tek merkezli köken araştırma yöntemidir. Bu yöntemlerin de sorunun
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84
http://www.millifolklor.com 179
çözümüne yönelik bir yanıt vermesi çok zor bir olasılıktır. Çünkü her iki bölge- de de tarih boyunca sosyal ve siyasal bir hiyerarşi hâkim olmuştur. Hindistan’da görülen kast sistemi bireyler arasında- ki ilişkiyi net bir şekilde ayırdığından yönetimin ve yöneticinin nitelikleri ko- nusunda farklı bir seçim sistemini do- ğuracak bir realiteden oldukça uzaktır. Mısır’daki yönetim yapılanmasının da kutsal bir aile anlayışına dayanması, bu yaklaşımların soruna dair bir çözüme gidilmesinde yarar getirmeyeceğini gös- termektedir. Folklor metinlerini tarih düzlemin- den hareket ederek çözümlemeye çalışan Hector ve Nora Chadwick gibi bazı bilim adamları bütün büyük halk destanların- da anlatıların özünü tarihsel gerçekliğin oluşturduğunu düşünmektedir. Bunlara evrimsel halkbilimi kuramının savunu- cularından E. Tylor ve Andrew Lang’ı da eklemek mümkündür. Lang, folklor çalışmalarını anlamak ve yorumlamak için öncelikle tarihi süreci ele almamız gerektiğini savunur ve bunun için tarih- sel belgelerden yardım alınabileceğini, cevaplanamayan soruların bu şekilde yanıt bulabileceğini belirtir (archive. org). Tylor ve Lang’ın görüşleri ciddi eleştirilere uğramış ve her zaman için geçerli çözümler üretme noktasında tu- tarlı sonuçlar vermemişse de zaman za- man folklorik unsurların kökenine dair çözümlemelerde kullanılabilecek bir yöntemdir. Soruna dair tarihsel bilgiler göz önünde bulundurulduğunda devlet öncesi tarihsel sürece geri dönmek ge- rekir. Bu amaçla öncelikle Türk devlet yapılanması ve seçim sistemine yönelik bilgilerin incelenmesi gerekmektedir. Devletleşme sürecinin toplumdan topluma farklılık gösterdiği araştırı- cılarca ifade edilmektedir. Bu sürecin oluşmasında temel öğelerden biri yöne-
tim erkini oluşturacak aristokratik bir yapılanmanın dolayısıyla hiyerarşik dü- zenin varlığıdır. Türk siyasal yaşamına ait kaynaklar bu anlamda bir aristokrat yapılanmanın ve hiyerarşinin doğumu- nun M.Ö. II binli yıllar öncesinde ger- çekleştiğini belirtir. Orta Asya coğraf- yasında kurulan Çu devleti bu anlamda kaynaklar yoluyla ulaşılabilinen en eski Türk devleti olarak kabul edilir. Çu devleti öncesinde ve aynı süreçte boylar federasyonu olarak adlandırılabilecek siyasal yapılanmaların varlığı belirtilir. Bu yönüyle Türk siyasalında yönetime geçecek olan ailenin ve kişinin kimliği noktasında temel unsurların oluşması- nı, M.Ö. II binli yılların öncesine dayan- dırmak mümkündür. Süreç içerisinde Türk yönetiminin yapılanmasında aris- tokratik bir yapılanmanın söz konusu ol- duğunu görmek mümkündür. Yönetim, bu anlamda kendini kutsayarak ay ve güneşle sembolleştirmiş, toplum da bu yapılanmayı mitler ve destanlar yoluyla sözlü kültüre yansıtmıştır. Türk siyasa- lında özetle açıklanan bu hiyerarşik ya- pılanmanın ortaya koyduğu temel sonuç “devlet kuşu” şeklinde adlandırılan ve bir anlamda herkesin yönetme erkine katılımını sağlayacak bir yönetim anla- yışının görülmediğidir. Masallarda şe- hir, köy ya da farklı bir ad altında yapı- lan seçim sistemi, yerleşik bir yaşamın, dolayısıyla tarıma dayalı bir ekonomik yapının baskınlığını taşıyan bir sosyal kabulün işaretlerini sunar. Bu durumda karşımıza çıkan, küçük şehir devletleri- ne benzer bir yapılanmanın esas alındı- ğı ve yönetim algılamasında sınıfsız bir değerler dizgesinin kabul edildiğidir. Seçim sistemlerine yönelik olarak yapı- lan araştırmalar sınıflı toplum oluşumu- nun öncesinde kura ve piyango yöntemi olarak adlandırılan seçim sistemlerinin varlığından söz eder (Akal 1995). Yöne-
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 84
180 http://www.millifolklor.com
tim erkinin belirlenmesinde uygulanan bu yöntem T. Benfey’in ödünçleme teori- si mantığı içerisinde ele alınabilir. Türk coğrafyasında bu anlamda bir yönetici seçimi tespit edilememesine karşın kura ve piyango yöntemine ait pratiklerin kültürel ödünçlemeye olanak sağlayacak bir yolla Türk düşünce sistemine ve söz- lü kültür ürünlerine aktarılmış olduğu savunulabilir. Elbette ki masalları bir tarih metni olarak ele almak motifle- rini ve konularını bir tarihi gerçekliğe dayandırmak araştırıcıları yanlış sonuç- lara götürebilir. Ancak XX. yüzyılda bu anlayışla hareket eden Veselovski, Be- dier gibi birçok araştırıcıyı tespit etmek mümkündür. Bu araştırıcıların çalışma- ları tarihle folklor arasındaki bağlantıyı belirli oranda açığa çıkarmakla birlikte bu yaklaşımın her zaman için tutarlı so- nuçlar vermeyeceği de ortaya konulmuş- tur. Yukarıdaki açıklama ve inceleme- ler metinlere yaklaşırken tek bir metodu esas almanın doğurabileceği sıkıntıları ortaya çıkarmayı amaç edinmiştir. Bu bağlamda tek yönlü yaklaşımların folk- lor çalışmalarının tekdüze bir yapı ka- zanmasına yol açtığı dolayısıyla sorunla- rın çözümüne yönelik yanıtsızlığın sür- mesine yol açacağı ortaya çıkarılmaya çalışılmıştır. Elde edilen sonuç belirtilen unsurlardan dolayı bir yargıyı ispatlama çabasından ziyade kültürel değerlere yaklaşım noktasında farklı metodolojik yapıların sıkıntılarını gösterme çabasını gütmüştür. Buna karşın, bir çıkarıma gi- dilmek istendiğinde, masallardaki seçim sisteminin Türk siyasal yapılanmasına aykırı unsurlar taşımasına karşın, yöne- tici seçilen kişinin asalet taşımadığı dü- şüncesiyle seçimin üç kez yinelenmesi, eski Türk kültürünün izinin yakalanma- sına yönelik bir yapı olarak ele alınabilir. Yapılan üçleme seçimi kazanan kişinin
sıradanlığını yitirmesine ve bir anlamda kutsanmasına olanak sağlayacaktır. Bi- rey anlatıyı ve anlatıdaki motifleri içsel- leştirerek metni dönüştürdüğünden, bu kutsamaya etken olan kuş da kutsama eyleminde, kutsalın elçisi olarak görev alması nedeniyle özel bir kimlik kaza- nacaktır. Bu bağlamda anlatı, sosyo-kül- türel anlamda toplumun bilinçaltında yaşattığı değerlere uygun bir yapıya bü- rünecek ve yaşatılması sağlanacaktır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder