19 Ekim 2013 Cumartesi

GÖK VE IŞIKLAR DÜNYASI

Türklerin en eski inancı olan Şamanizm’de ışık gök katında oturan Tanrı ile ilişkilendirilir. 
Yaratıcı ve aydınlatıcı Gök-Tanrının güneş, ay ve yıldızlar gibi yüksekte, gök katında bulunduğu 
düşünülür. Göğü temsil eden güneş, ay, yıldız, yağmur, kar ve şimşek gibi doğa olaylarının hepsi gök 
merkezlidir (Đnan 1995:2). Bunların tamamı “aydınlık âlemin temsilcileri” olarak kabul edilir (Rahman 
133). Altay Türklerinde Tanrıya “Ak Işık” (Ak Ajas) da denir. Yakutlarda net olarak gök adı kullanılmasa 
da “yüksek,” “ulu,” “ışıklı” gibi göğün belirli özellikleri anılır (Eliade 1999:27). 
Şaman inanmalarındaki gök cisimleri belirli bir düzenek içerisinde ve Gök-Tanrının 
emrindedirler. Tanrı Kayra Han göğün on yedinci katında, yani ışık âleminde oturur (Banarlı 1987,30; 
Gökalp 1974:I,72). Diğer bir rivayete göre, “ay baba” göğün altıncı katında, “güneş ana” yedinci katında 
oturur (Radloff 1986,219). Altay Türk destanlarında, Tanrı göğün dokuzuncu katında, güneş sekizinci 
katında, ay yedinci katında, kutup yıldızı beşinci katında bulunur (Ögel 1995:II,184). 
Gökle ilgili inanışlar arasında Türkler için ay ve güneş kutsaldır (Günay-Güngör 139). Altay 
Türeyiş Destanı’nda ayın ve güneşin kendi ışıkları yoktur. Onlar ışıklarını tanrıdan alırlar (Ögel 
1995:II,188). 
Gök Türk adı da göğün kutsallığının bir yansımasıdır (Divitçioğlu 1987:57-59; Rox 1994:90-92). 
Gök-Türk adı göğe mensup olan ilâhî Türk anlamına gelir (Kefesoğlu 1987:89). Gökten gelen ışık ile 
Türk kağanları arasındaki bağ, sıradan bir bağdan olmaktan öte, aile bağına dönüşür. 
 Güneş “kün” adıyla nitelenir (Ögel 1988:90). Tanrı “körügme kün tengri” yani gören güneş 
tanrısıdır. “Körügme ay tengri” yani görünen ay tanrıdır (Arat 1991:9). Tanrı insanlara ışığı göndermiştir 
(Ögel 1995:II,180). 
 Eski Türk inançları arasında gök ve ışıklar dünyası il ilgili pek çok ritüel yer alır. 
Hunlar ışığın temsilcisi olan cisimlere, şafakla birlikte eğilip güneşe, ayın doğuşunda da aya doğru eğilip 
saygı gösterirler (Ögel 1988:90). Çin kaynaklarında verilen bilgilere göre, Türkler ışığı, ilâhî güç gibi 
algılarlar. Güneşin ışıkları dağların zirvesine geldiğinde, güneş ışığına kurban verirler (Gumilev 520-
523). 
Hunların geceleri aya, sabahları güneşe saygı gösterdiklerini, çadırlarının kapılarını ışığın 
doğduğu yöne yaptıklarını biliyoruz (Uraz 29). Timuçin güneşe karşı dönüp ellerini göğsüne vurarak 
dokuz kez diz çöküp ibadet eder (Moğolların Gizli Tarihi 41). 
Göğün kutsallığı Tanrı katı ve ışıklı diyar olmasıyla açıklanabilir. Oğuz Kağan ölümünden önce, 
oğullarına göğe doğru ok attırır. Altay ve Sibirya efsanelerinde göğe ok atılır. Kırgızların asil soylarına 
mensup olanlar da aynı şeyleri yaparlar. Bu gelenek ışıkla ilgilidir. Güneş ışığı onların yaylarına güç verir 
(Ögel 1993:I,142-143). 
 Güneş ve ay ışığının kesilmesi dünyanın sonunun geleceği anlamını taşır. Kıyâmetle ilgili 
efsanelerde, güneş ve ay ışık vermeyecektir. Bütün evrenin varlığı doğrudan ışıkla ilgilidir (Radloff 
1999:184). 
Eski Türk inanışında gök çadırı yağız yer üzerine kurulmuştur. Samanyolu, çadırın dikiş yeri 
olarak kabul edilir. Yıldızlar ışık gelsin diye dünyanın pencerelerini oluştururlar. Kutup yıldızı gök 
çadırını orta direk gibi tutar. Kutup yıldızına güneş direği de denir (Eliade 1999:292-293).  5
 Şaman inancında “uçmak” yani cennet ışıklı bir âlem olarak kabul edilir. Đyi ruhlar, bedenden 
ayrıldıklarında kuş şekline girerek göğün on yedinci katındaki Tanrının katına, “nur âlemine” uçarlar 
(Banarlı 1987:31). Işık koruyucu Şamanların kılavuzudur (Mitolojiler Sözlüğü I:376). Işığın sembolü 
olarak yıldız, şaman davulunda yer alır (Uraz 32)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder