İNSAN VE HERKES BAGLAMINDA: BEYAZ MANTOLU ADAM
Öğr. Gör. Yılmaz EV AT
Aksaray Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü yil mazevat@ hotmai !.com
"Sanatta ihtilal çoğu zaman 'herkes'in yerine 'ben'in geçmesiyle olur." Ahmet Harndi T ANPINAR
"Toplum, topluluk koskoca bir ruhsuzluktur. Gerçekten de insan kendini insanlıktan çok insanlık dışı bir ortam içinde bulur. Ortegay Gasset
ÖZET: Bu çalışmada roman, öykü, biyografi, günlük, oyun türlerinde eser vermiş olan Türkçenin özgün bir kalemi Oğuz Atay' ın "Beyaz Man to lu Adam" isimli öyküsü, yukarıdaki anahtar kavramlar ışığında incelenecektir. "Beyaz Mantolu Adam", yazannın sanata, topluma ve hayata Varoluşçuluk açısından bakışım ortaya koyan bir öyküdür. Oğuz Atay, bu öyküsünde de bireyin yazarıdır. O, başarısızlıkları, iletişimsizliği, hayal kırıklığını, bunalımı, isyam, intiharı, yabancılaşmayı, tutunamamayı... vb. oyunlaştırarak mizarn ve ironik bir üslupla anlatıyor. "Beyaz Mantolu Adam"da başat kavramlardan birisi de yalnızlıktan kaynaklanan iletişimsizliktir. Öykünün kahramanı konuşmaz, karşılık vermez. Metinde kahramanın iletişimsizliğini anlatan birçok ifade mevcuttur. Konuşmadığı için kahramanı yabancı turist sananlar çıkar. Kahraman, bilmediği bir dilde kendisine küfredildiğinde; hatta manlosunun etekleri bile çekiştirildiğinde konuşmaz, karşılık vermez. Oğuz Atay bu metinde insan kalabalıklarını çok ciddi olarak yermektedir. Metinde birçok belirsizlik bildiren ifade mevcuttur. Sözgelimi "topluluğa katılanlar, derli toplu insanlar, kalabalık, bir sokağa çıktı, çevreye ilgisiz insanlar, birisi, birilerini aradı, onları izleyen kalabalığa çarptı lar. .. " gibi. Bu belirsizlik ifadelerinin içinde en sık kullanılam "kalabalık" kelimesidir. Oğuz Atay, Beyaz Mantolu Adam'ı "insan" , diğer insanları "kalabalık" olarak nitelendirmiştir. Beyaz Mantolu Adam bu yönüyle Ortega y Gasset'in "İnsan ve Herkes" adlı kitabım hatırlatmaktadır. Gasset, bu eserinde "Yaşamak, bir ortamın çaresiz tutsağı olmaktır." demişti. Öyküde Beyaz Mantolu Adam Varoluşçuluk felsefesiyle 'ortamın tutsağı olmaktan' kurtulmaya çalışmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Oğuz ATAY, insan, herkes, varoluşçuluk, bunalım.
ABSTRACT: In this paper, the story "'The Man with White Coat"' of Oğuz Atay. a gemıine author of Turkish literature who wrote novels, stories, biographies, diaries, and plays will be stuclied under the light of above concepts. The Man with White Coat is a story that manifests the author's perspective of art, society. and life as to existentialism. fn this story too is Oğuz Atay the author of the individual. He deseribes failure, lack of coınınunication. disappointment, depression. revolt, suicide. alienation. undinging in a humorous and ironic way and within a play context. One of the main concepts in The Man with White Coat is the lack of communicatioıı due to the loneliness. The main
309
character of the story cloesn 't speak or response. The re are numerous expressions telling the lack of commonication of the main character. Sometimes people believe that he is a tourist because he doesn't speak. He doesn ·r speak or response eve n when people swear him in a language he doesn 't know or pull his coattail. In this text Oğuz Atay eriticize corwds of people seriously. Some adjectives and indefinite pronouns drive readers to ambiguity. For exaınple: people joining the crowd, the crowd. he came to a street, people indifferent of the environment, soınebody, he looked for someone, they ran into the crowd watching them. Within these indefinite expressions, the most common is "the crowd". Oğuz Atay deseribed The Man with White Coat as a person, and others as the crowd. With this aspect, The Man with White Coat recalls Ortega y Gasset's person and everybody. In this work Gasset expresseel that living is to be the desperate captives of an environment. In the story the man with white coat tries not to be the captive of the environment with existentialism philosophy.
Key Words: Oğuz Atay. person, everybody, existentialism, depression
Giriş
Bu çalışmada roman, öykü, oyun, biyografi, günlük türlerinde eser vermiş olan Türkçenin özgün bir kalemi Oğuz Atay'ın "Beyaz Mantolu Adam" isimli öyküsü yukandaki anahtar kavrarnlar ışığında incelenecektir.
Her metin insanın var oluşunu sorgular. Oğuz Atay da "Beyaz Mantolu Adam" adlı öyküsünde sıra dışı kahramanıyla var oluşu, insanı ve kalabalığı sdrgulamıştır. Martin Heiddegger'in dediği gibi "Ancak insan bir varolan olarak, dünyadaki diğer varolanlardan daima fazla bir şeydir: o dünyanın ve dünya içindeki şeylerin (varolanlann) kendisine açık kılındığı biricik varlıktır. Dolayısıyla o, varolanların Varlığını sorabilen tek varlıktır." (Altuğ, 2008: 88).
Öyküsünde insanı ve kalabalığı sorgulayan Atay, Ortega y Gasset'in şu tespitini haklı çıkarmaktadır: "Topluluk, evet, insani bir şeydir; ama insansız insanlıktır, ruhsuz insanlık, tinsiz insanlık, insanlığından çıkmış insanlık." (Gasset, 2007: 162) .
Metnin incelenmesi
İnsan ve herkes bağlamında "Beyaz Mantolu Adam", yazarının usaresini ele veren bir öyküdür. ironi ustası Oğuz Atay, bu öyküde de bireyin yazandır. Atay, başarısızlığı, iletişimsizliği, hayal kınklığını, bunalımı, intiharı, isyanı, yabancılaşmayı, tutunamamayı anlatıyor.
Atay'ın "Beyaz Mantolu Adam"ı bir varoluşçudur. "Varoluşçuluk felsefesinde insan varoluşunun anlamı söz konusudur. Güçsüzlüğü ve hiçliği içinde insanın, zaman içinde ve tarihselliği içinde insanın, ölüme mahkum bir varlık olarak insanın varoluşu, hiçlik karşısında insanın varoluşu, özgürlüğü içinde insanın varoluşu, topluluk içinde kaybolmuş insanın, tek insanın kendini bulması, kendi olması vb. bütün söz konusu olan sorunlar Varoluşçuluk felsefesince irdelenir." (Akarsu, 1994: 187-188).
Yazarın öykü kahramanı da metin boyunca bu sorunlar bağlamında davranır. Böylece Oğuz Atay'ın "Beyaz Mantolu Adam" ı da kendisini toplumdan ayırmaktadır.
310
Yani kendisi olma mücadelesini vermektedir. Hatta varoluşçu felsefe "doğruluk ve ahlaklılık karşısında sahici tutumu" (Akarsu, 1994: 18 8) önemser. Bunun örneği öyküde şu cümlelerde ifade edilmektedir. "Beyaz Mantolu Adam" kendisine sadece manken muamelesi yapan patronu protesto anlarrunda mağazayı terk edince aralarında şu diyalog yaşarur: "Nereye gidiyorsun?" diye bağırdı patron. "Fena rru, para kazanıyorsun işte." Durmadı. Arkasından koştular, cebine biraz para sıkıştırdılar." (Atay, 20 ll: 20).
"Günümüzde insanlar ekonomik güvenlerini sağlamak uğruna, kendi kişisel özgürlüklerini bırakmaya hazır duruma geliyorlar" (Akarsu, 1994: 190). Ancak "Beyaz Mantolu Adam" öykü boyunca özgürlüğünden taviz vermiyor ve kendisini gerçekleştirme uğruna her zorluğa göğüs geriyor. Her şeyini yitirme pahasına kendi yaşarruna kendi biçim veriyor.
Öykü kahramanı metin boyunca yalnızdır. İletişimsizlik, "Beyaz Mantolu Adam" da başat kavramlardan biridir. Öykünün kahramanı, konuşmaz, karşılık vermez. Metinde kahramanın iletişimsizliğini anlatan birçok ifade bulunmaktadır. Kahramanı, konuşmadığı için turist sananlar çıkar. Yabancı dilde kendisine küfür edildiğinde; hatta mantasunun etekleri çekiştirildiğinde bile konuşmaz, karşılık vermez. Onun bu durumu varoluşçu filozoflardan Sören Kierkegaard'ın şu sözlerini hatırlatmaktadır: "Kişi olarak herkes ayrıktır. Yalnız kendisi ve Tanrı karşısında sorumludur. Kişinin yaşarru da bundan dolayı yalnızlık içinde ve yalnızlar arasında geçer. Aile gibi doğal topluluklar yanında din ve devlet toplulukları da insanları yalnızca dıştan sararlar. Kişiliğin derinlerinde her topluluk biter." (Akarsu, 1994: 196). Öyküdeki şu cümleler Kierkegaard'ı destekler niteliktedir: " Bir kenarda duruyordu. Konuşmuyordu. Yürüdü. Kalabalık bir sokağa çıktı. Arkasına bakrruyordu. Adımlarını sıklaştırdı. Hareketsiz, ifadesiz, öylece durduğu için yanına yaklaşamadılar. Karşılık vermediği için onunla konuşmak zor oluyordu." (Atay, 2011: 11-25). Kısaca öykü boyunca "Beyaz Mantolu Adam" burada olduğu gibi bütün eylemlerinde yalnızdır. "Beyaz Man to lu Adam" ın bütün davası kendini gerçekleştirmektir. Öykü boyunca onun bütün davramşları. onun gerçekten kendisi olma yolunda attığı adımlar olarak karşırruza çıkmaktadır. Bununla birlikte Jaspers, "Genele düşmekten sakınmak için kendi varoluş açıklamalarında her zaman 'kişisel ben' biçimini kullanmıştır." (Akarsu, 1994: 207). Yine öykü kahramanının bütün davranışları "genele· düşmekten" kaçınan davranışlardır. Nitekim Jaspers, varoluşçuluğun en önemli özelliği olarak yalnızlığı, yürekliliği ve savaşım kavramlarını öne çıkarmaktadır. Yalnızlık bağlamında kendisini durmadan bozuk para gibi harcayan kimse, sevgisini dağıtıp tüketen kimse, birçoklarıyla ilgilenip herkesle dostluk kuran kimse hiçbir zaman varoluşsal topluluğa erişemez.Yüreklilik bağlarrunda Jaspers, insanın her şeye yüreklilikle girişınesini ister. Tıpkı baharda tomurcuk vermesi için bir çiçeğin her şeyi göze alması gibi. İnsan da bütün engellemeleri, yadsınmaları ve yok edilmeleri göze almalıdır. Savaşım bağlarrunda Jaspers, insan kendi küllerinden yeniden varoluşa yükselebilmesi için önce yok olmalıdır, der (Akarsu, 1994: 208). Ayrıca Karl Jaspers'e göre : "Varoluş gerçekten insanın kendi olmasıdır. Bu da ancak özgür ve koşulsuz kararla gerçekleştirilebilir. Bilmekle varoluş olunmaz, eylemle olunur." (Akarsu, 1994: 205). Oğuz Atay'ın "Beyaz Mantolu Adam" ı da Jaspers'in dediği gibi öykü boyunca her şeyden vazgeçen bir yalnızdır. Bütün aşağılanmalara karşın aşırı yüreklidir. Ayrıca savaşırrunda da kararlıdır. İnsanların daha ileriye ve
311
derine gidemez dedikleri denize doğru bütün kararlığıyla gitmiştir, kendi küllerinden var olabilmek için. Öyküde "Beyaz Mantolu Adam" yalnızlığının yanı sıra hayatta oldukça başansızdır da. Bu bağlamda hikayedeki ikinci cümle: "Başarısızdı." (Atay, 2011: 11 ). Onuncu cümlede iki tane daha "başarısızlık" kelimesi geçiyor: "Hiçbir hüner göstermedİğİ için, ya da acındırıcı bir garipliği olmadığı için ya da kendisini çevreden ayırıp başansızlığına üzülecek kadar düşünernedİğİ için dilenirken de başansızdı." (Atay, 2011: ll ). Daha sonraki satırlarda da "başarısızlık" kelimesi iki kez daha geçmektedir. Ayrıca "Beyaz Mantolu Adam" toplumda bir yabancıdır. Metin boyunca başına buyruk hareket eder. Zaten yalnızlık, yabancılaşma ve iletişimsizlik geçen yüzyılın da önemli kavramlarıydı. Oğuz Atay bu kavramlan diğer eserlerinde de işler (Ecevit, 2009: 88). Bununla birlikte varoluşçu filozoflardan Sartre'ye göre : "İnsan yabancı bir yerde olmadan kendi yurdunu tam bilemez. Varlığın yabancısı da hiçliktir. Bu ayrılık olmadan varlığın bilgisine erişilemez." (Akarsu, 1994: 229). İnsan kendi varoluş bilgisine yabancılık kavramını yaşamakla ulaşabilir. Öyküdeki "Beyaz Mantolu Adam" toplumdan tamamen farklı biridir. Hatta o kadar farklı biridir ki yabancı (turist) sanılır. Bu bağlamda öyküdeki şu cümleler dikkat çekicidir: "Allah belasını versin bu pis yabancılann, dedi birisi; gömleğini pantolonunun üstüne çıkarmış, bütün yüzü bıyık içinde kara bir adam ... " (Atay, 2011: 23). Hatta öykü kahramanı metinde topluma o kadar yabancıdır ki bazen "esrarkeş", bazen "cüzzamlı", bazen de "deli" olarak nitelendirilir (Atay, 2011: 23).
"Beyaz Mantolu Adam" öykü boyunca bunalmaktadır. Onun· bu bunalımı varoluşçu filozof Sartre'nin felsefesinin rehberi "bulantı" kavramını hatırlatmaktadır. "Sartre'de bulantı, yalnızca öznel bir duygu değil, bize asıl gerçekliği, anlık bir parıldama içinde açar. Ona göre dünya düzensizdir. Pistir. Dünyada iyi gitmeyen bir şey var. Dünya insana göre uyumlu bir biçimde kurulmamış, tam tersine zalim, acımasız, düşmanca ve saçmadır. Birçok insan yapışkanlık içinde yaşar. Ancak bulantı bizi bu yapışkanlıktan kurtarır. Bu yapışkanlıktan tiksinti bizi varoluşçu olmaya götürür. Bunu yapabilmesi için ilkin kendini aşıp hiçliğe doğru adım atması gerekiyordu." (Akarsu, 1994: 226- 227). Oğuz Atay da öyküsünde Sartre gibi bunalımı anlatmaktadır. "Beyaz Mantolu Adam" marjinaldir. Toplumla banşık değildir. Atipiktir ve sıkıntılıdır. Metin boyunca durmadan sıkılmaktadır. Hercai olan kahraman, sabit bir yerde durmuyor. Öykü kahramanının halini anlatan şu ifadeler onun bunalımına örnek teşkil etmektedir: "Beyaz mantosuyla topuklarının çevresinde döndü, ilk defa gülümsedi çevresine bakarak. Sonra sanki bir daha hiç gülürnsemeyecekmiş gibi malızunlaştı birden." (Atay, 20 ll: 15). Metnin sonlannda yer alan şu ifade de bu bağlamda oldukça manidardır: ~itekim metindeki asosyal kahramanı görmek isteyen kalabalığı, uzun bıyıklı bir genç "Ne bunaltıyorsunuz hasta adamı?" diyerek ön sıradakileri geriye iter. Yukarıda da belirtildiği gibi "Beyaz Mantolu Adam" var oluşunu kanıtlamak için hiçlik bunalımına girerek kalabalığı, yani (herkesi) terk eden bir yol izlemiştir. Yani Sartre'nin dediği gibi "Kendi özünü kendi eylemleriyle yaratmıştır." (Akarsu, 1994: 229). Ayrıca Sartre'ye göre : "Dünya bir tiyatrodur. Orada herkes kendi rolünü oynamaktadır. Ama hiç kimse oynadığı rolü gerçekten olma durumunda değildir." (Akarsu, 1994: 230) . Ancak "Beyaz Mantolu Adam" kalabalığı karşısına alan davranışlarıyla "Ben bu tiyatroda yokum, ben özgürüm." tavırları sergilemektedir. Kaldı ki varoluşçu felsefenin en çok
312
önem verdiği kavramlardan biri de özgürlüktür. Nitekim Sartre'ye göre "Özgürlüğe mahkumdur insan. Özgürlük onun alın yazısıdır. Her şeyde özgürdür insan. Kimse insanı özgürlüğünden kurtaramaz." (Akarsu, 1994: 228).
"Beyaz Mantolu Adam"ın ironik bir üslubu vardır. Öykünün adında bile mizah ve ince bir ironi vardır. "ironi, yazarın anlatım biçiminde abartma, olanı olmam1ş, olmarruşı olmuş gibi göstererek olayların ve fikirlerin karşıtlığından yararlanma, dili alışılmarruş düzlemde kullanma ve mizaha yasianma şeklinde tezahür eder (Karatepe, 2005: 336). Atay'ın bu öyküsü baştan sona abartma, ironi ve örtülü mizahla doludur. Sözgelimi öykü kahramanının kimliğinin belirsizliği ile başlayan abartı, onun kılık kıyafetinin tasviriyle devam etmektedir. Çevresinin onunla alay etmesi, onu çeşitli ironik sıfatlarla tavsif etmesi, sonunda uzun ve aydınlık bir manto ile karşılaşması, mantoyu kloş etekli, kocaman düğmeli bir hayalete benzetmesi, mantoyu satan sat1cıyla aralarında geçen muhavere, kahramanın kadın elbisesi giymesi, beyaz mantosuyla topuklarının çevresinde dönmesi, ilk defa gülümsemesi, kalabalığın uzunca bir süre "Beyaz Mantolu Adam"ın turist olup olmadığım tartışması, kahramana çeşitli dillerde küfredilmesi, onun bütün vitrini kapiayarak müşteri çekmek için canlı manken olarak kullanılması, kıyafetinin sahilde tartışılması, halkın huzurunu ihlal etmekle suçlanması gibi tavu ve davraruşlarında iraniye yaslanan ince bir mizah dili söz konusudur. Bu bağlamda Necati Mert, Oğuz Atay için şu tespiti yapıyor: "Bilinç akırru ve iranisiyle Tanpınar'ı çağrışuru. Ruhen zedelenmiş, çaresiz insanları alegeriler ve metaforlarla anlatu Atay. Mübalağa eder." (Mert, 2005: 114). Benzer bir belirlemeyi eleştirmen Füsun Akatlı'da da görüyoruz: "Oğuz Atay öykülerini besbelli hak verdiği kişilerden değil, karşı safın merceğinden yazmaktadır. Bu da onun öyküsüne çok gizli bir ironinin yaru sua özel bir estetik tavu sağlamaktadu." (Mert, 2005: 114). Öyküde ayrıca metin boyunca bariz bir şekilde öykü kahramarunın kendi kendisiylealayıda mevcuttur. Yani Oğuz ~tay'ın kahramamrun kendi kendisiyle alay etme, kendisini alay konusu yapması söz konusudur. Bu bağlamda Oğuz Demiralp' in şu tespiti önemlidir: "Oğuz Atay'ın kahramanlarının başlıca erdemlerinden biri kendi kendileriyle alay etmeyi bilmeleridir." (Lekesiz, 2001: 351 ).
Postmodernizmin "oyun·· kavrarrunı, Oğuz Atay'ın "Beyaz Mantolu Adam" öyküsünde de müşahede ediyoruz. Bu bağlamda Rosenau'nun postmodernistlerin oyun merakının kaynağın1 ifade ettiği şu tespitini hatırlamak gerekir: "Eğer şüphecilerin iddia ettikleri üzere hakikat diye bir şey yoksa o zaman geriye kalan tek şey oyundur, sözcüklerin ve anlarrun oyunu." (Emre, 2006: 113). Paralt;l bir görüşü Terry Eaglation'un Estetiğin İdeolojisi'nde de şu şekilde ifadesini bulmaktadu: "Schiller, estetik tarz içerisinde insanlığa yeniden kazandırılan güçten tüm nimetierin en yükseği diye söz eder ve ünlü deyişte insanın ancak oynadığında tamamen insan olduğuna dikkat çeker." (Emre, 2006: 1 12). "Beyaz Mantolu Adam"ın vitrinde esnaf tarafından . canlı manken olarak sergilenmesi, çocukların hepsinin eteklerini tutarak onu çevirmeleri, sahilde top oynayan gençlerin onun kafasına bir iki top atmaları bölümünü okurken bir oyun oynandığı izlerrimi söz konusudur. "Postmodern yazarlarda metni bir oyun olarak görme anlayışı vardır. Yazar zaten edebiyatı bir oyun olarak gören bir anlayışın sonucu olan üst kurmacayı Tutunamayanlar'da çok başarıh kullanır." (Ecevit, 2009: 101). "Postmodern sanatın ünlü temsilcisi Italo Calvino yazarın dünyasıyla somut yaşamı oyunsu bir yaklaşım içinde birbirine karıştırır." (Ecevit, 2009: 99).
313
Sözgelimi öykü kahramanının beyaz mantoyu satın almak için satıcıyla girdiği diyalog bu bağlamda zikredilmesi gerekir: "Onu seyreden satıcı: 'Ne o satın mı alacaksın?' diye sordu. Karşılık vermedi. Öykü kahramanı önce satıcıya, sonra mantoya baktı, elini cebine soktu. 'Dur bakalım, bir giydirelim hele.' Çevresine bakındı satıcı, oyuna katılacak birilerini aradı. Manto vücuduna yapıştı. Satıcı hızla çevirdi onu; etekler dönerek açıldı. Onu uzaktan seyreden meyhanedeki adam birden gülrnek zorunda kaldığı için ağzındaki bütün birayı ileri püskürttü. Satıcı kendine geldi: 'Kadın mantosu bu hemşerim; sana olmaz.' dedi (Atay, 2011: 14-15). Metindeki bu ve buna benzer oyunsu ifadelerden yola çıkarak şu tespiti yapmaktayız: "Beyaz Mantolu Adam" aslında ıstırap içindedir. Kimseyle iletişim kurmayıp bir yerde de durmamaktadır. Çevre onu yabancı görmekte ve onun haline gülmektedir. Kısacası acı çeken bu adam, trajik bir yalnızlık yaşamaktadır. Ama Atay "Beyaz Mantolu Adam"ın acısını oyunsu ifadelerle anlatmaktadır. Atay'ın bu yaklaşımını Nurdan Gürbilek şöyle açıklamaktadır: "Atay'da büyük ölçüde acının anlatımıyla ilgilidir çünkü oyun. Acıyı aktarılabilir kılmanın. insanlara acıklı bir şey anlatmanın yolu. Hem insanın suratma kapanan kapıyı açmanın, oku kayıtsız okurun kalbine yollamanın hem de her an gülünçleşebilecek bir acı gerçeği bu tehlikeli yazgıdan kurtarmanın, bir acıklılık efektine dönüştürmeden anlatmanın yolu oyunlaştırmaktır. (Gürbilek, 2008: 64). "Beyaz Mantolu Adam", aklımıza Ronald Suckenik'in şu sözünü de getiriyor: "Bir öykü, bir tek kişinin, sizin de oyuayabilmeniz için oynadığı bir oyundur." (Moran, 2009: 265). Kaldı ki Oğuz Atay'ın diğer iki eserinin isminde de oyun kelimesi geçmektedir. Sözgelimi: Tehlikeli Oyunlar ve Oyunlarla Yaşayanlar.
Oğuz Atay bu metinde insanları belirsizlik bildiren ifadelerle çok ciddi olarak yermektedir. Belirsizlik bildiren ifadeler şunlardır: "Topluluğa katılanlar, beyaz mantosuyla kalabalığa karıştı, ne yapacağını bilmeyen insanlar, işsiz güçsüz takımındakiler, onu seyretmek için duranlar, bir kadın kalabalığı yarmaya çalışıyordu, derli toplu insanlar, kalabalık bir sokağa çıktı, insanların arasına karıştı, top oynayan gençler, başka satıcılar, yakından görmek isteyenler, bir adam, kalabalık arttı, durağa oldukça kalabalık geldiler, çevreye ilgisiz insanlar, kalabalık hava almasını engelliyordu, birilerini aradı, başka gönüllüler, arkadan koşan kalabalık, birisi, onları izleyen kalabalığa çarptılar ... "gibi. Bu belirsizlik ifadelerinin içinde en sık kullanılanı da "kalabalık" kelimesidir. Oğuz Atay "Beyaz Mantolu Adam"ı "insan", diğer insanları "kalabalık" olarak nitelendirmiştir. "Beyaz Mantolu Adam" bu yönüyle Ortega Gasset'in "İnsan ve Herkes" adlı kitabını hatırlatmaktadır. Gasset, bu eserinde "Yaşamak bir ortamın çaresiz tutsağı olmaktır." (Gasset, 2007: 9) demişti. Metinde "Beyaz Mantolu Adam", 'ortamın tutsağı olmak' tan kurtulmaya çalışıyordu. Gasset, ayrıca " Toplumun ne olduğunu ivedilikle ortaya çıkarmalıyız." (Gasset, 2007: 23) diyordu. Öykünün kahramanı da davranışlanyla devamlı toplumu sorgulamıştır. Gasset, "İnsan kendi akıl makinesinin üretınediği formüllerle yaşar." (Gasset, 2007: 13). "Düşünmek için yaşamayız, tersine hayatta kalmak için düşünürüz." demekle birlikte görenekieri şöyle sorguluyor: "Görenekler, bireyin şu ya da bu biçimde, şu ya da bu oranda, başka çaresi olmadığından ötürü benimseyip uyguladığı insani davranış biçimleridir ve birlikte yaşadığı çevresi tarafından ona zorla benimsetilmiştir: 'başkaları' , 'herkes', toplum tarafından." ( Gasset, 2007: 17). İşte Oğuz Atay'ın "Beyaz Mantolu Adam"ının da itirazı, isyanı, başkaidırısı tıpatıp aynı yeredir:
314
Başkalanna, herkese, topluma... Öykünün kahramanı Gasset'in ifadesiyle "ortamını kurtarma" ya çalışıyor. Gasset'in bir başka deyişiyle "Beyaz Mantolu Adam", "kendi benliğine dalmıştır, dalabilmiştir." Oğuz Atay'ın kahramanırun intihan da bu arayışın sonucudur. Aslında Oğuz Atay, hem okur'a hem kalabalıklara bu bağlamda "insan" mısınız , "herkes" misiniz diye sormuştur. Öyküdeki şu cümleler bu açıdan son derece manidardır: "Yerdeki bii su birikintisinden güneş le birlikte yansıdı. Sonra· su birikintisi kalababklaştı; lekesiz görüntüsünü, irili ufaklı gölgeler çevirdi. Mantasunu seyretmek için eğilince henüz şaşkınlığı geçmemiş ve onu nasıl karşılamak gerektiğini bilmeyen topluluğu gördü suyun içinde. Mantasunu kirletmernek için su birikintisinin çevresinden dolaştı. Onu doğrudan doğruya izlemek isteyenler suyu geçmeye çalışırken ısianarak yarı yolda kaldılar." (Atay, 2Öl 1: 16).
Sonuç
Sonuç olarak Oğuz Atay'ın "Beyaz Mantolu Adam" başlıklı öyküsü varoluşçu felsefeyi yansıtır. İletişimsizlik, yalnızlık, başansızlık, bunalım ve intihar ve özgürlük öykünün üzerine kurulduğu kavramlardır. Öykünün mizarn ve ironik üslfibu öykünün ana izleğiyle uyum içindedir. Yazann "Beyaz Mantolu Adam"da kullandığı oyunlaştırma tekniği, acıyı anlatılır kılınayla ilgilidir. Yazar bu öyküsüyle "insan" ve "herkes" kav'ramlarını sorgulamıştır. Beyaz Mantolu Adam'ı "insan" , diğer insanlan "herkes" olarak nitelendirrniştir.
KAYNAKLAR Akarsu, B. (1994), Çağdaş Felsefe, İnkılap Yayınlan, İnkılap Kitabevi, İstanbul.
Altuğ, T. (2008), Dile Gelen Felsefe, Yapı Kredi Yayınlan, Şefik Matbaası, İstanbul.
Atay, O. (201 1), Korkuyu Beklerken, İletişim Yayınlan, Sena Ofset, İstanbul.
Ecevit, Y. (2009), Türk Romanında Postmodemisı Açılımlar, İletişim Yayınlan, Sena Ofset, İstanbul. Emre, İ. (2006), Postmodernizm ve Edebiyat, Anı Yayınlan, Ertem Matbaası, Ankara.
Gasset, O. (2007), İnsan ve Herkes, Metis Yayınları, Yaylacık Matbaası, İstanbul.
Gürbilek, N. ( 2008), Mağdurun Dili, Metis Yayınlan, Yaylacık Matbaası, İstanbul. Karatepe, M.İ. (2005), Hece Dergisi, Türk Öykücülüğü Özel Sayısı, Öncü Basımevi, Ankara, 46-47: 336. Lekesiz, Ö. (2001), Yeni Türk Edebiyatında Öykü, Kaknüs Yayınlan, Kitap Matbaası , İstanbul.
Mert, N. (2005), Hece Dergisi, Türk Öykücülüğü Özel Sayısı, Öncü Basımevi, Ankara, 46-47: l 14.
Moran, B. (2009), Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış Il, İletişim Yayınlan, Sena Ofset, İstanbul.
315
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder