KADIN İCRACILAR BAĞLAMINDA BALIKESİR DÜĞÜN TÖRENLERİNDE MANİ İCRASI
Bellekte kalıcılığı ve kullanıldığı alanın genişliğinden dolayı maniler, halk kültürü içerisinde kendisine geniş yer bulmuştur. Mani, Türkçenin kullanıldığı hemen her coğrafyada var olan en yaygın halk şiiridir.
Türkiye’de yaygın olarak mani adı kullanılmasına karşılık, bazı bölgelerde bu adlandırma değişmektedir. iç ve Batı Anadolu ile istanbul ve Rumeli’de mani, Eskişehir’de yaşayan Tatarlar ve Kazan Türkleri arasında çın ya da şın (Emeksiz, 2003: 4); Doğu Karadeniz'de karşı-beri (Gözaydın, 1989: 3); Çanakkale’de metel (Yılmaz, 2008: 144); Denizli’de mana, deyişleme; Kars’ta meni; Erzincan’da ficek; Doğu Anadolu’da halk hikâyelerinin icrası sırasında söylenen türkü bendleri arasında okunanlara pişrevi denilmektedir (Kaya, 1999: 10). Urfa’da kadınlar tarafından okunanlara me’ani, erkekler tarafından okunanlara hoyrat (TerzibaĢı, 1975: 42) denilirken; beyit, destan, tekerleme adlandırmaları da çoğunlukla mahalle bekçilerinin icra ettikleri manileri karşılamak üzere kullanılmıştır (Tezel, 1941: 446). Mantuhar istanbul, martifal Manastır Türkleri arasında Hıdrellez’de söylenen manilerde kullanılan adlardandır. Evliya Çelebi de mani karĢşılığı olarak beyit sözcüğünü kullanmıştır (Emeksiz, 2003: 4-5). L. Sami Akalın ve Esma ġimĢek (2003: 257), maniye Kemaliye-Eğin’de, alagözlü, alagözlüm, kömürgözlüm; Anadolu ağızlarında, akışta, arandak, aşule, aytipa, balaz, bolaz, bozlak, deyiş, deyişme, deyişet, teyiş, dönderme, dörtleme, esevele (düğün manisi) karşıberi, karşılama, kaşka, kımıl, martaval (Hıdırellez manisi), maya, peşrevi, söyleme, söz, türkü (atma türkü, sayacı türküsü) denildiğini bildirmiştir.
Mani, çeşitli Türk şivelerinde de farklı adlarla varlığını sürdürmektedir. Bu yaygınlığından dolayı maniler, kendine özgü icra geleneği oluşturmuş ender türlerden biridir.
Kuramsal Çerçeve
Bu yazıda Performans Teori’nin temel yaklaşımlarına göre, Balıkesir’deki düğün törenleri bağlamında kadın icracıların mani söylemesi, çeşitli öğeleriyle birlikte tartışılacaktır.
1970’li yıllarda ortaya çıkan Performans Teori; gösterimci, bağlamsal ve icracı kuram diye Türkçeye çevrilmektedir. Performans kavramı, icra ya da gösterim anlamında folklorun iĢlevselliğini öne çıkaran tüm yaklaĢımları bünyesinde toplayan bir terim olarak da tanımlanabilir.
Özkul Çobanoğlu’nun aktardığı bilgilere göre (2002: 238), 19. yüzyılda ileri sürülen folklor kuramları, art-süremli (diachronic) olmalarının yanı sıra, geçmişi yeniden kurmaya yönelik ve ele alınan folklor mahsulünün ne kadar eski olduğu ve ne zaman, nerede ortaya çıktığını ortaya koymayı hedefleyen paradigmalara sahip olmuşlardır. 20. yüzyılda ise ele alınan folklor mahsulünün muhtemel kaynağını ortaya koymaktan ziyade onun yapısının, muhteva ve stilistik özelliklerinin ne olduğu ile icra halinde bulunduğu sosyo-kültürel bağlamda ne iş gördüğü, icracının dinleyicilerle olan etkileşimi ve bu etkileşimin icra edilen geleneksel anlatının tür ve Ģekil başta olmak üzere; icrasına, yapısına ve iĢlevine tesirlerinin araştırılması ön plana çıkmıştır.
Çobanoğlu’na göre (2000: 42), yeni halk bilimi anlayışı ya da Performans Teori'ye kadar yaygın halk bilimi anlayışı olan ve folkloru bir şey, bir nesne, bir unsur, tamamlanmış bir ürün olarak düşünüp folklor unsuru ya da şeyi üzerine çalışmak, Performans Teori’yle birlikte, folkloru bir olay olarak canlı bir icra ya da yapılan ve gerçekleşen bir süreç olarak düşünen ve ele alan yeni bir yaklaşıma dönüşmüştür. Bu anlayış içinde sözlü anlatım bir sosyal olaydır ve teatral anlamda bir icra ya da performans olan bu sosyal olay, üç temel unsurdan, anlatan, dinleyen ve anlatılan geleneksel anlatıdan oluşmaktadır.Günümüzde halk bilimciler, sözlü halk bilimi unsurlarını anlatılan geleneksel anlatı etrafında onu anlatan ve dinleyen tarafların oluşturduğu bir sosyal olay, bir gösterim bir başka ifadeyle icra olarak ele almaktadırlar. Bir başka ifadeyle bir folklor olayının icrası söz konusu üç unsurdan oluşmaktadır .
Metin Ekici, Dundes’tan aktardığı bilgilerden hareketle (2004: 124), metnin nakledilebileceğini ya da bir toplumdan başka bir topluma aktarılabilir olduğunu, ancak sözel dokunun aktarılmasının imkânsızlığını belirttikten sonra, sosyal bağlamın ise her yaratmada değişken olduğunu, dolayısıyla bağlamın hiçbir zaman aynı kalamayacağını belirtir. Buna göre bir metni doğru değerlendirebilmek için bu metnin nasıl bir sözel doku ve nasıl bir sosyal bağlamda yaratıldığını bilmek gerekmektedir. Aksi takdirde bir metin üzerinde yapılacak değerlendirmelerin çoğu, bizim kendi anlayışımız ve değerlendirme sırasında içinde bulunduğumuz bağlam ve kendi bilgi birikimimiz ve geçmişimizle ilgili özelliklere bağlı olan sübjektif bir değerlendirmeden öteye gitmeyecektir
Ekici’ye göre (1998: 26-27), sosyal çevre ve şartlar (kontekst) halk biliminin (folklorun) tarifi için vazgeçilmez bir öneme sahip olduğu gibi, halk edebiyatı türlerinin tarifinde ve de herhangi bir metnin incelenmesinde metnin kendisi kadar önemlidir. Halk bilgisini “belli bir sanat özelliği olan ve estetik kaygı taşıyan iletişime ait sosyal bir hadise sonunda ortaya konulan yaratma” olarak tarif edersek, bu yaratmayı oluşturan şartların ve çevrenin ne olduğunu da kaydetmek zorunluluğu kendiliğinden ortaya çıkar.
Balıkesir’de mani söyleme geleneğinin canlı olarak sürdürülmekte olduğu temel varsayımdır. Balıkesir ili genelinde köylerin çokluğu, kırsal kültürün daha baskın olması bu varsayım için destekleyici bir öğedir.
Bu yazı, kuramsaldan ziyade, görgül bir çalışmaya dayanmaktadır. Elde edilen veriler, halk biliminde kullanılan sahada derleme metotlarından yararlanılarak elde edilmiştir. Bu verilerden yola çıkılarak varsayımların geçerliliği tartışılmıştır. Ġnceleme konusu edilen malzemenin toplanabilmesi için katılımcı gözlem, dışarıdan gözlem, görüşme (mülakat), kılavuz kişilerden yararlanma teknikleri kullanılmıştır.
Bulgu ve Yorumlar
Bu yazıda mani icracılarının yer, zaman, kişi bakımından belirgin farkların ortaya çıkması nedeniyle, cinsiyetleri bakımından bir sınıflama içerisinde incelenmesi uygun görülmüştür. Balıkesir’de düğün törenlerinde mani icrası, kadın ve erkek icracılar bağlamından hareket edilerek iki grupta değerlendirilmiş ve Balıkesir’deki kadın mani icracılarının düğün törenlerindeki mani icraları ele alınmıştır.
Balıkesir’de mani söyleyen kişilerin adlandırılmasında üç temel unsur etkili olmaktadır. Maniciler, “söylenen metnin adına”, “söyleyen kişinin görevine” ve “kullanılan ritim/müzik aletine” göre ad almaktadır. Maniciler, söylenen metnin adına göre, türkücü, manici, deyişçi; söyleyen kiĢinin görevine göre, bayraktar, efe başı, haseki, bekçi, cazgır; icrada kullanılan müzik / ritim aletine göre, dümbelekçi, cümbüşçü, bakırcı, davulcu, tefçi, sinici, tepsici, çanakçı vb. adları alabilmektedir. Ancak, bazı yörelerde, mani söyleyenler için özel bir adlandırma yapılmamaktadır.
Özellikle Dursunbey, Kepsut, Bigadiç ve Sındırgı’nın dağlık alanlarında gelinkız olarak adlandırılan nişan töreni, mani icrası yapılan yerlerden biridir. Küçük nişan olarak da adlandırılan, gelinkızdan önce gerçekleşen yağlık alma töreninde, önceki yıllarda mani icrası gerçekleşmezken, günümüzde bu törende de bakır çalınıp mani icrasında bulunulabilmektedir. Yağlık alma töreni gelinkızdan yaklaşık 10 gün önce gerçekleşir. Gelinkız töreninin önemli bir bölümünü oluşturan hoşgördü geleneğinin hemen ardından mani icrası ve buna bağlı olarak kaşık oyunu oynama gerçekleĢir. Hoşgördü, evin bahçesine ya da evin içine serilen bir kilimin üstüne gelin olacak kıza yakınları tarafından verilen hediyelerin konulması ve bir kişi tarafından bu hediyelerin yüksek sesle tanıtılmasıdır. Hediyelerin tanıtıldığı bu törenden sonra, hediyelerin konulduğu kilimin 118
hemen yanında mani söylenip oyun oynanır. Mani icracısı olan bakırcı ile bakır tutucusuna bahşişler verilir
Bir diğer mani icrası yapılan yer kına evidir. Kına evinde kadınlar toplanarak erkeklerin bulunmadığı kına evine girerler. Gelin olacak kız, yöreye özgü geleneksel kına kıyafeti giyer ve kızın yüzü çember / tülbent vb. bir örtüyle kapatılır. Bu sırada kız ve çevresindeki yakınları belirli bir ezgiyle söylenen ağıt tarzındaki manilerle ağlatılır. Kız ağlamasa bile ağlıyormuş gibi yapmalıdır. Hep bir ağızdan söylenen ya da iki üç kişinin söylediği maniler eşliğinde bir kabın içinde yanan mumlarla kızın etrafında dönülür (K9).
Balıkesir yöresinden derlediği malzemeyle kına folkloru üzerine bir çalıĢma yapan Tokmak, eskiden kına gecelerinde mani atışması yapıldığını bildirmiĢtir (Tokmak, 2008: 98). Diğer yandan, gelin ağlatmaya yönelik yapılan mani icraları konusuna da değinen Tokmak, manilerin icracılar tarafından ezgiyle birlikte türkü formuna dönüştürüldüğünü belirtmiştir
Bigadiç’in Özgören köyünde, iki dizelik, genellikle 8’li hece ölçüsüyle oluşturulmuş, anlamın iki dizede tamamlandığı, ezgisi aynı olan ardı ardına okunan türkü örneklerine rastlanmıştır. Ancak, icra sırasında söz konusu iki dize, önce bir başka kişi tarafından ezgisiz söylendikten sonra, hemen ardından bir başka kişi aynı dizeleri ezgili olarak söylemektedir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde, bu türkülerin dörtlük şeklinde oluştuğu da düĢünülebilir. Söylenen bu metinleri mani ya da türkü olarak adlandırarak belirli bir türün içine sokmak hayli zordur ve bu durum tartıĢmaya oldukça açıktır. Bu metinlerin her dizesinin sonunda rin na nay / rin na nay şeklinde ünlemler bulunmaktadır. Bu metinlerde, gelinin gideceği evde zorluklarla karşılaşacağına yönelik mesajlar ve yeni evinin geline hayırlı uğurlu olmasına yönelik dilekler vardır:
Aş pişirsen tuzlu derler
Su getirsen tozlu derler (K16).
Pamuk olur atılırsın
Alaylara katılırsın (K16).
ġehirden aldım kına
Onun okkası ona (K16).
Kaya dibi karıncalı
Çifte çifte görümceli (K16).
Yük üstünü vay anası
Nerde bunun kaynanası (K16).
Yük üstünün vay anası
Döner durur kaynanası (K16).
Gelin kınan kutlu olsun
Gelin dilin tatlı olsun (K16).
Eren, AvĢarlar üzerine yaptığı çalışmada, Balıkesir’e bağlı Kocaavşar’da kına gecelerinde tef eşliğinde maniler söylendiği bilgisini vermiştir. Diğer yandan, zifaf gecesinden bir gün sonra, duvak sabahında ise, gelinin mani icrası eşliğinde oynatıldığını belirtmiştir (Eren, 1992, 162-166). Kadınların oyunları sırasında mani söylenirken her dizenin sonuna ünlem sözleri eklenmektedir:
“Bahçelerde kereviz / niyah da ninininam!
Biz kereviz yemeyiz / niyah da ninininam!
Bize Avşarlı dirler / niyah da ninininam!
Gözeleri severiz / niyah da ninininam!”
ivrindi’ye bağlı Gökçeyazı beldesinde, icra sırasında ritim aleti olarak kullanılan tefin yanında, dış tarafı bazı folklorik desenlerle süslenmişbir tasın da kullanıldığı bilgisine ulaşılmıştır. Kına gecelerindeki icrada, madeni tasın içine bazı metal parçalar ve demir paralar konularak tefçi kadının yardımcısı sayılabilecek bir başka kadın tarafından bu tas ileri geri doğru sallanıp ritme eşlik edilmektedir. Diğer yandan dinleyici kitlesi de ferace denilen kıyafetlerinin etek kısımlarını geline doğru sallayarak teatral hareketlerle icraya katılmışlardır. Ancak bu tarz bir icra, en son sekiz yıl önce yapılmıştır ve günümüzde yapılmamaktadır
Kına / düğün evlerindeki bakırcı icralarında kaşık oyunuyla oynanması, mani icrasının ayrılmaz bir parçasıdır. Henk olarak adlandırılan ve genellikle bir odanın içinde, bazen de evin bahçesinde olan bu icra, halkalar halinde; evin içindeyse oturan, evin dışındaysa ayakta bulunan dinleyicilerin ortasında iki ya da dört kiĢinin karşılıklı oynamasıyla gerçekleşir. Duruma göre, oturarak ya da ayakta bakır çalınıp mani söylenebilir. Eşlikçi bakırı tutan, bakırcı da mani icrasında bulunan kişidir
F. Reyhan Altınay’ın Bigadiç köylerini de kapsayan derlemelerine dayanarak yapmış olduğu bir çalışmasında, bakırla yapılan icrayla ilgili şu ifadeler yer alır (Altınay, 2005): “Yörede bakır çalan kadınların yöre türkülerine hâkim; düğün, kına vb. müzikli uygulamalarda aranan kişiler oldukları ifade edilmektedir. Bakırla ezgilerin seslendirilmesi sırasında bakır ters çevrilip kulpu bir yana toplanarak daha zengin bir tını elde edilmesi amaçlanır. Bu icraya daima bir diğer kadının bakırı iki elle tutarak yardımcı olduğu ve türkülere de eşlikçi görevi üstlendiği görülür. Eşlik eden kadınların genellikle bakır çalandan daha genç yaşta olması dikkat çekici olup yöre müzik geleneğinin ve kültürünün aktarılmasında önemli bir işlevi olduğu anlaşılmaktadır. Törene katılan diğer kadınların, genç kızların ve çocukların, bütün bu uygulamayı dikkatle izlemeleri; bazen türkülere ve ezgilere gerek söyleyerek gerekse alkışlayarak katılmaları, kültürel aktarımın devamlılık boyutuna bir örnektir.”
icra sırasında ilk oyuncular, genellikle düğün / kına evinin sahibi ve yakınlarıdır. Ardından köy dışından gelen misafirler oyun oynar. Oyuncular, başişaret parmaklarıyla, yüzük-orta parmakları arasına sıkıştırdıkları kaşıklarla oyun oynar. Bu kaşıklar eskiden işlemeli, nakışlı ve tahtadan olurmuş ve saplarında geleneksel nakışların kullanıldığı ipler bağlanırmış. Ancak son yıllarda tahta kaşıkların yerine metal kaşıklarla icra gerçekleşmektedir (K5, K11).
Oyun, üç değişik stilde oynanır. Yöresel adlandırmalarla bu oyunlar Ģunlardır: a) Ağır oyun (dönme oyunu) b) Tünleme c) Eloğlu (çökme oyunu). Bu oyunların ritmik yapısına bağlı olarak mani ezgilerinin mi Ģekillendiği, yoksa var olan mani ezgilerinin bu oyun stillerini mi Ģekillendirdiği açıklığa kavuĢturulamamıĢtır. Bigadiç’in Kızılçukur köyünde sekme ya da seksek, Bigadiç’in Alan köyünde şıkşık, Bigadiç’in Davutça köyünde ise Yörük depmesi adı verilen oyun stilleri ve buna bağlı olarak oluşmuş ezgiler de vardır.
ilk olarak bazı yerlerde ağır oyun, bazı yerlerde ise dönme oyunu adı verilen oyunla icra başlar. iki ya da dört kişinin karşılıklı oynadığı bu oyunda kaşıkların ritmik sesiyle bakırdan (ya da başka ritim aletinden) çıkan sesler harmonik olmalıdır. Oyuncular bu oyun sırasında sağ ellerini ve gövdelerini öne doğru iki kez eğip üçüncüde kendi etraflarında bir kez dönerler. Bu oyun süresince 4-5 mani metni ezgiyle okunur, ancak, bu mani metinleri konusal anlamda birbiriyle bağlantılı olmak zorunda değildir. Bir oyuncu grubu oynatılırken ardı ardına söylenen manilerde konusal bütünlük sağlayabilen kişiler, ancak usta bakırcılardır. Oyunda caba yapmak adıyla bilinen, oyuncuların üstünden para çevirip icracıya bahşiş vermek bir gelenektir. Bahşiş verilirken para, önce oyuncuların başları üzerinde çevrilir, sonra da bakırcıya verilmek üzere bakırın üzerine konulur. Bakırcı da bu parayı icra sonunda eşlikçisiyle paylaşır
Bakırcı, gözlerini hafifçe kısarak ve elleriyle de ritim aletine vurup ritim tutarak icrasını gerçekleştirir. Yörede her birinin kendine özgü ismi olan, hava denilen yedi-sekiz farklı ezgiyle mani söylenmektedir. Maninin ilk dizesini söyledikten hemen sonra eşlikçi de icraya katılır. Tiz bir ses 121
tonuyla söylenen bu manilerde “a canım, a yârim, a yârim çaya gidelim, a yârim dayanameyon, a yârim haydi gidelim, amman, a yârim aman, ay Aşa’m, ay oğlan, ellere vay, gülüm, karagözlüm, oy, oy gülüm, sürmeli yâr vb.” ünlem sözcükleri kullanılır. Bu ünlemler rastgele kullanılmaz. Ağır oyun ezgilerinde ezgi farklılaşmasına paralel olarak ünlem sözcükleri de değişir
“Gülüm, a canım, ay Aşa’m, a yârim” ünlem sözcüklerinin kullanıldığı manilerin her biri farklı bir ezgiyle söylenmekte olduğu ve bunların her birinin ağır oyunlarda söylendiği gözlemlenmiştir. Ağır oyunların icrası sırasında yörede gülüm havası adı verilen ezgili maniler okunurken tekrarlara ve ünlem sözcüklerine yer verilir. Bazen bakır tutucusu adı verilen eşlikçi, mani metninin tamamına değil de, sadece tekrarı yapılan dizelere eşlik eder
Ağır oyun bittikten sonra ara vermeden ritim artar ve yörede tünleme oyunu adı verilen oyuncuların ayaklarını ezgiyle uyumlu bir şekilde sektirmesiyle icra edilen oyun başlar. Bu oyun stilinde oyuncular iki kez sektikten sonra karşısındaki kişiyle seke seke yer değiştirir. Bu oyunun oynanma süresi de 3-5 mani metninin söylenme süresi kadardır. Bu arada söylenen manilerin ezgileri ve ritimleri farklılaşmıştır
Dursunbey ve Kepsut’a bağlı köylerde icra edilen maniler arasında en fazla “ya lelli” ünlemi kullanılırken (K15, K18), Bigadiç ve Sındırgı’ya bağlı köylerde tünleme ve sekme oyunu adı verilen bu oyunlarda icra edilen mani metinleri arasında “Hafize’m nenni” şeklinde bir ünlem ifadesi kullanılır
Dursunbey’e bağlı Sarnıç köyünde tünleme oyunu diğer yörelerde olduğundan daha hızlı oynanır ve maniler arasındaki bağlantılar ikili kavuştak şeklindedir. Her kavuştağın sonunda da dinleyiciler ve oyuncular “hopti” diyerek ve bağırarak alkış tutarlar
Kepsut ve Dursunbey’e bağlı köylerde çökme / eloğlu oyunu adı verilen ve bu oyuna özgü şekillenen mani ezgileri de vardır. Oyuncular, tünleme oyunundan önce ya da sonrasında eloğlu / çökme oyunu oynar. Bu oyuna bağlı oluşmuş ezgilerde “merdiven…” sözcüğüyle giriş yapılan maniler söylenmektedir. Bu oyunda, iki oyuncu karşılıklı olarak iki kez birbirlerine doğru gövdelerini eğdikten sonra dönerek çökerler ve birden ayağa kalkarlar (K5, K11, K18). AĢağıdaki mani metninin üçüncü dizesinin aslı “başıma gelenleri” şeklindedir; ancak bir sözcüğe “-ler/lar çokluk eki” getirilerek o dizedeki hece sayısının 8’e çıkarılması, burada da söz konusudur:
Yörede üç farklı oyun stiline bağlı olarak gelişen yedi-sekiz mani ezgisi olduğu gözlemlenmiştir. Aynı zamanda bu mani ezgilerinin mani metinleri üzerindeki etkileri sezilmektedir. Her bir ezgiye uygun mani metinleri çok belirgin olmasa da öne çıkmaktadır. Sonuç olarak her mani, her ezgiyle söylenmemektedir.
Her ne kadar Altınay, derleme yapılan yörede, ezgilerin çalınıp söylenen türkü ve ezgilere eşlik eden çalgıların adlarıyla anılmakta olduğunu ve sözgelimi ezgiler bakır kapla çalınırsa bakır havası, darbuka ile çalınırsa 125
dömbek havası, kaşıkla çalınırsa kaşık havası denilmekte olduğunu bildirse de (Altınay, 2005), yörede yaptığımız derlemeler sırasında ezgi adlandırmalarının müzik / ritim aletine göre değil, oyun stillerine göre yapıldığı gözlemlenmiştir (Ağır hava, tünleme havası, çökme havası vb.).
Kepsut, Dursunbey, Bigadiç ve Sındırgı’ya bağlı köylerde mani metinleri arasında kavuştak kullanılması da söz konusudur. Bazen mani icracısına eşlikçilik yapan kişi sadece bu kavuştaklarda icracıya eşlik edebilmektedir. Yörede yaygın olarak bilinen türkülerde de kullanılan bu kavuştaklar herhangi bir mani metninin ardından söylenebilir. Söz konusu olan bu kavuştaklar, mani metinlerinden bağımsız olarak ezgileri değiĢtirilip kına gecelerinde gelini ağlatmak amacıyla da söylenebilmektedir
Oyunda hem bakırcı, hem de oyuncular açısından dinleyici kitlesine mesaj verme yöntemlerinin de geliştiği görülmektedir. Genç bir kız, oyun oynadıktan sonra, o kızı isteyen bir erkeğin annesi ya da bir akrabası oyuna kalkmak için kaşıkları isterse, bu istekten o kızı oğullarına istedikleri anlamı çıkmaktadır. Eğer oyuncu kız, kendisinden sonra oynayacak kişiler olarak kaşıkları isteyenlere kaşıkları verirse, oğlan tarafı o kız için dünür gider. Oyuncu kız, eğer kaĢıkları vermezse söz konusu erkeği istemiyor demektir ve bu durumda mesajını tam olarak verebilmek için kaĢıkları yaĢlı bir kadına teslim eder. Bakırcıyla dargın olan kiĢiler, oyuna kalkmaz, kalksa da bakırcı icrasını yarıda keserek icrayı bitirir. Eğer bakırcı, oyuncuları istediği kadar oynatmazsa, icrayı yarıda keserse, oyuncular bakırcıya darılabilir.
Bazı durumlarda, mani icracısı, ağıt olarak yaratılmışbir maniyi kaşık oyunu havaları içinde icra edebilmektedir. Yörede hikâyelerini dinlediğimiz Gülfizar adlı bir kadının ölümünü konu alan mani metni ile intihar eden birisi için yaratılmış mani metni zamanla ağıt özelliklerini kaybetmiştir. Bu mani metinleri, düğünlerde / kınalarda ağır oyunlara bağlı ezgilerle icra edilebilmektedir
Düğün / kına evlerinde pencerenin arkasında dinleyici olarak bulunan erkek kitlesine doğrudan ya da dolaylı mesajlar verilebilir. Bu mesajlar verilirken genellikle “Oğlanın adı …” şeklinde giriş yapılan mani metinleri seçilmektedir. Mani icrasında bulunan kiĢi kendine yönelik mesajlar da verebilir. Sevdiği birisinin olduğunu ifade ettiği ya da sevgilisinin özelliklerini anlattığı mani metinlerini aktarabilir
Derleme yapılan yerleşim yerlerinde aldığımız bilgilere göre (K10, K11, K12, K13, K14), maniye konu olmak, maniye yakılmak, mani metninin içeriğine göre değişse de, genel olarak hoş karşılanmaz ve ayıplanır
Mani aktarıcılarından bazıları, manilerde kalıplaşma eğilimi taşıyan söz-başı sözcüklerinden yararlanarak mani metinlerini aklında tuttuklarını söylemişlerdir. Ayrıca, söylenilen ortama bağlı olarak şekillenmiş ezgilere göre manileri akıllarına getirdiklerini ifade etmiĢlerdir (K2, K5, K17, K18). Yörede derlediğimiz manilerdeki söz-başı kalıplarından bazıları şunlardır: A benim …, A güzelim a kibarım, Bahçelerde …, Boynumdaki …, Çam çama …, Çeşmelerde …, … bağları, … taşları, Denizin …, Dere boyu …, … geliyor …, Elmanın …, Entarisi …, … giderken / sağ (sol) tarafta …, Ev’mizin önü …, Gelinin adı …, Oğlanın adı …, Kızın adı …, Hadi gidelim yarim, Ġğde dalı …, iki çeşme …, in dereye dereye, Kara kara …, Kara …, Karanfil …, Karpuz …, Karşıdan …, Kazak örüyom …, Kız saçların …, Kiraz yedim …, Koca kapı …, Kolumdaki bilezik, Köprü …, Kulağımda …, Masa üstünde …, Mendil … istemez, Mendilimin …, Merdiven …, Motor geliyor motor, Parmağımda yüzüğü, Pencerede …, Saatimin kordonu, Sergende …, Su içtim …, ġalvara …, Taksi …, Tarla …, Tren gelir …, Uzun kavak …, Yağmur yağıyor yağmur, Zeytin kara ben kara, vb.
Kepsut’a bağlı bazı köylerde mani icrasına yönelik inançlar da vardır. Eğer bir düğün / kına evinde bakır çalınıp mani söylenmezse gelinin sağır olacağına ya da gelinin kulaklarının kısalacağına dair inançlar vardır. Ancak mani icrasında kullanılan ritim aletlerine atfedilen herhangi bir kutsallık yoktur (K2, K5, K18).
sonuç
Bu çalışmada, Balıkesir’deki kadın mani icracılarının düğün törenlerindeki mani icraları ele alınmış ve elde edilen bulgulardan hareketle şu sonuçlara ulaşılmıştır:
1. Balıkesir’de kadın maniciler; manici, türkücü, deyişçi, dümbelekçi, bakırcı, tefçi, sinici, tepsici, çanakçı vb. olarak adlandırılmaktadır.
2. Balıkesir’de düğün törenlerinde kadın icracılara bağlı gelişen mani icrasının ayrılmaz parçası kaşık oyunudur. Bu oyunların ritmik yapısına bağlı olarak mani ezgilerinin mi şekillendiği, yoksa var olan mani ezgilerinin bu oyun stillerini mi şekillendirdiği açıklığa kavuşturulamamıştır.
3. icra sırasında bir oyuncu grubu oynatışmuş yedi-sekiz mani ezgisi vardır. Maniler farklı ezgilerle söylenmektedir.
5. Kepsut, Dursunbey, Bigadiç ve Sındırgı’ya bağlı köylerde icra sırasında mani metinleri arasında kavuĢtak kullanılması söz konusudur. Bu kavuĢtaklar, mani metinlerinden bağımsız olarak ezgileri değiĢtirilip kına gecelerinde gelini ağlatmak amacıyla da söylenebilmektedir.
6. Mani icrası sırasında, hem bakırcı açısından, hem de oyuncular açısından dinleyici kitlesine mesaj verme yöntemlerinin geliĢtiği görülmektedir.
7. Bazı durumlarda, mani icracısı, ağıt olarak yaratılmış bir maniyi kaşık oyunu havaları içinde icra edebilmektedir. Bu bakımdan, manilerin işlevlerinde zaman içinde değişimlerin olduğu görülmektedir.
8. Mani icracıları, söylenecek olan manileri gelenek içinde büyüklerinden duyarak öğrenmektedir. Bu konuda formal bir eğitim almaları söz konusu değildir. Ancak usta bir manicinin yanında bulunmak, gelenek eğitiminin sağlandığı bir aşamadır. Mani icracıları, manilerde kalıplaşma eğilimi taşıyan söz-başı kelimelerinden yararlanarak ve söylenilen ortama bağlı olarak şekillenmiş ezgilere göre manileri akıllarına getirdiklerini ifade etmişlerdir.
9. Maniye konu olmak, maniye yakılmak, mani metninin içeriğine göre değişse de, genel olarak hoşkarşılanmaz ve ayıplanır.
10. Kepsut’a bağlı bazı köylerde mani icrasına yönelik oluşan inançlar vardır.
Balıkesir’de düğün törenleri ve bu törenlere bağlı oluşan diğer törenlerde kadın icracıların mani icrasında bulunması geleneği, zaman içerisinde azalmış olmakla birlikte devam etmektedir. Bugün Balıkesir’de mani söyleme geleneği, özellikle yörenin dağ köylerinde varlığını sürdürmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder