15 Ekim 2013 Salı

DİN NEDİR ?

                                                                   DİN NEDİR ?


Din
Din ile ilgili bir çok tanımlama yapılmıştır. Bu tanımlamalara göre din, insanlara bir hayat tarzı sunan,
onları belli bir dünya g.rüşü içinde toplayan, yaratıcıya isteyerek bağlanma, birtakım şeyleri duyma,
onlara inanma ve onlara uygun iradi faaliyette bulunma olgusudur. Doğa üstü gü.lere, kutsal kabul
edilen varlıklara, ahlaki öğretilere sahip değerlere ve tanrıya inanmayı sistemleştiren ibadetler bütünüdür.
Din, doğaüstü niteliklere haizdir. Değişmezlerin olduğu ve g.nülden bağlanmayı gerektiren teslimiyettir.
Çoğu zaman din kelimesi ile inanç kelimesi aynı amaçla kullanıldığı olmuştur. Arapça kökenli olan din
kelimesi “yol, hüküm, benimsemek, kabul etmek, ikrar etmek” anlamlarına gelmektedir. Batı dillerinde
din kelimesini karşılığı olarak “religio” tercih edilmiştir ki “ibadet” anlamını taşımaktadır. Din, bütün
anlamıyla kutsalın ifadesi; fert ve sosyal teşekkülün kurumsal birlikteliğidir.
Dinin kaynağı hususunda batılı araştırmacılar psikolojik ve sosyolojik teoriler ileri sürmüşlerdir.
Psikolojik teoriler esin kaynağını tabiat mitolojilerin almıştır. Bu yaklaşıma göre tanrılar, kişileştirilmiş
tabiat olgularından ibarettir. J. G. Frazer dini, ruhların kaprisine teslim edilmiş bir olgu olarak
tanımlamaktadır.
Sosyolojik teorisyenlerden Emile Durkheim’e göre “Din, sosyal bir olgudur.” Bu sosyal olguyu
besleyen faktörlerden biri de tecrübedir. E. Durkheim her ne kadar dinin kaynağını toplumda arıyorsa da
dayandığı argümanlar büyük oranda totemizmden beslendiği g.rülmektedir. Herbert Spencer ise “Her şey
bizim bilgimizin üstüne çıkan bir kudretin tezahürü” olarak ifade eder. Max Müller ise, “İnsanın, çeşitli
adlar ve değişen g.rünüşler altındaki sonsuzu kavramasını sağlayan zihni melekesi veya yeteneği”
şeklinde tanımlar. Rudolf Otto ise, “Din, kutsalın tecrübesidir” diye tanım yapmaktadır. Matthew

Arnold, “Din, duyguyla yükselmiş, alevlenmiş, yanmış bir ahlak ilmidir” diyerek tanım yapar. H.

 Bradley, “Din daha çok bütün mevcudiyetimizle iyiliğ in tam gerçeğ ini anlatma çabası dı r.” Ş eklinde ifade
eder. Michel Mayer ise, “Din, Allah’a insanlara ve kendimize karşı  yapmamı z gerekene dair öğ ütlerle
inançları n tamamı dı r” ş eklinde tarif etmektedir.Eski Türk dini konusunda Türkiye’de ilk çalış malar, Ziya
Gökalp, M. Fuad K.prülü, Abdülkadir İ nan, İ brahim Kafesoğ lu, Emel Esin gibi bilim adamları  tarafı ndan
yapı lmış tı r.
Din konusunu ayrıntılı öğrenmek için Günay Tümer, “Din”, TDVİA,
C.9, İstanbul (1994), s.312-320. makalesinden okuyabilirsiniz.
 Din, tarihin her aş aması nda insanlığı  hem içten hem de dış tan kuş atan insanı n duygu düş üncelerini
ş ekillendiren evrensel bir olgu olmuş tur. Din ile birlikte insanlı kta kutsal, sevgi, ulviyet, irade, ş uur ve
fazilet gibi kavramlar gü.lenir. Dinlerin koyduğ u ahlaki kurallarla toplumlarda adalet temini gerçekleş miş
 olur. Bu sayede insanlı k huzur içinde birlikte yaş amaya baş lar.
Dini tecrübe olarak kabul edilen oluş um insan ş uurunda zamanla açı k seçik bir ş ekilde teş ekkül eden
tanrı  kavramı dı r. Bunun oluş ması nda tecrübelerle beraber heyecan, düş ünce boyutu etkendir. Zira
heyecan duymayan, düş ünmeyen birinin din ve tanrı  kavramları na ulaş ması  mümkün değ ildir.
Din sadece inanç ve ibadet boyutuyla sı nı rlı  bir olgu değ ildir. Özellikle hukuki, ahlaki ve sosyal
kuralları  düzenleyen y.nü vardı r. İş te bu boyutlardan hareket eden bazı  sosyologlar dini, toplumları  bir
araya toplayan en kaynaş tı rı cı  unsur olarak ifade etmiş lerdir. İ badetin birlikte gerçekleş tirildiğ i
toplumlarda bu sosyal boyut daha belirgin bir hal alı r. Böylece din, hem dünyadaki düzenli oluş uma katkı
 sağ laması yla hem de kiş iyi uhrevi boyuta hazı rlaması yla iki taraflı  görevini tamamlamış  olur.
Din olgusunun rasyonel bir çerçeveye dahil etme düş üncesinin sonucunda, Batı daki Aydı nlanma
çağı yla paralel olarak, dini bilimler sı nı flandı rı lmış tı r. Bunlar; dinler tarihi, din fenomenolojisi, din
sosyolojisi, din psikolojisi, din felsefesi gibi kategorilere ayrı lmış tı r.
Dinleri ortaya çı kışı , muhtevaları  gibi konular dinler tarihi disiplini tarafı ndan ele alı nmaktadı r. Din
fenomenolojisi dini olgular üzerinden sistematik bir biçimde inceler. Din sosyolojisinin temel konusu,
din-toplum münasebetlerini karşı lı klı  olarak ele almaktı r. Yani dinin toplumun oluş umuna,
yapı lanması na, insanlar arası  iliş kilerin teş ekkülüne olan etkisi, aynı  zamanda diğ er toplumsal olguları n
da dinin algı lanması ndan baş layarak inanç, ibadet ve cemaatleş melere kadar olan tesirlerini inceler. Din
psikolojisi ise fert ile din bağ lantı ları nı , bireyin zihin dünyası ndaki din kavramları nı  araş tı rı r. Din
felsefesi ise din ile ilgili ilkelere akli ve tecrübi bilgilerden faydalanarak dinleri tahlil etmekle
meş guldürler.
Din ve vicdan hürriyeti insanı n temel hak ve hürriyetleri arası nda yer almaktadı r. Bütün yönetim
birimleri kiş ilerin dinini seçme ve onu yerine getirmede hakkı nı  temin etmekle mükelleftir. Bunun
yapı lmaması  hem insan hakları  sözleş melerine aykı rı dı r, hem de hukuki bir ihlaldir.
Vahye dayanan veya “kitabi dinler” olarak ifade edilen dinler; Yahudilik, Hristiyanlı k ve İ slamiyet
olarak ifade edilebilir.
İ slam dini vahye dayanan dinlerin sonuncusu olarak kutsal kitabı nda, din kelimesi, “Allah’a boyun
eğ me, kurallara tabi olma” ş eklinde ifade edilmektedir. İ slam’a göre hak din sadece İ slam’dan teş ekkül
etmektedir. İ slam anlayışı nda dinin kurucusu Allah’tı r.
İ slami anlamda dinle ilgili çeş itli tarifler bulmak mümkündür. Genel manada ş öyle bir tarif
yapı lmaktadı r: “Din, akı l sahiplerini peygamberlerin bildirdiğ i gerçekleri benimsemeye sevk eden ilahi
kanundur.” Kuran-ı  Kerim’e göre, Allah katı ndaki dosdoğ ru din ve hak din İ slâm’dı r.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder