19 Ekim 2013 Cumartesi

DESTANLAR VE IŞIK

Destanlarda hükümdarların ilâhî soydan geldikleri görülür. Buda ve Hz. Đsa gibi, hanların da 
doğumları âdeta mucizevî doğumdur. Anne tertemiz ve lekesiz bir hamilelikle bakire olarak doğum yapar 
(Eliade 1997:54). Destanlarda doğum ışık aracığı ile gerçekleşir. Işığın ya Tanrının kendisi olduğuna, ya 
da Tanrının ışıktan çıkan insan, kurt veya aslan şeklinde geldiğine inanılır. Işık aracılığı ile doğanlar, 
soyun devamına ilâhî bir özellik katarlar. Doğan çocuklar “ilâh soylu” sayılır (Gökalp 1974:I,98-99). Işık 
“altın ışık”tır. Altın ışıktan gelenlere “ak kemik” diğerlerine ise “kara kemik” denir (Gökalp 1974:I,100). 
Göktürk yazıtlarında: “Tanrı tek tanrıda bulmuş...” ifadesi göksel hükümdarlığı vurgulamaktadır (Ergin 
1984:87). 
Gök katından gelen ve ışık aracılığı ile doğan hükümdarları çeşitli destanlarda görmekteyiz. 
Proto-Moğol Kitan asıllı ilk imparator A-pao-ki’nin annesi, karnına düşen ışıktan hamile kalır 
(Mitolojiler Sözlüğü I379; Ögel 1993:I, 83). 
 Cengiz destanında, Cengiz’in annesi Alankava (Alageyik) aynı şekilde ışıktan hamile kalır. Işık 
üç kez yanına gelir ve üç erkek çocuğu doğurur. (Katip Çelebi 1997:44;Ögel 1993:I,414). Işık çadırdan 
girerken aslan veya kurt gibi hayvana benzer bir şekilde gözükür. Bu ışık ve sembolik hayvan şekline 
girmiş tanrının kendisi veya elçisidir (Ögel 1993:I,131-132). Bu çocukların Tanrının çocukları olduğuna 
inanırlar. Đnsanları yönetecek hükümdarlar ancak Tanrı vasfı taşıyan kişiler olabilir (Moğolların Gizli 
Tarihi 1995:7-8). 
Işıkla ilgili motifler Oğuz Kağan Destanı’nda da görülür. Oğuz Kağan Destanı’nın Uygurca 
olarak yazıya geçirildiğini ve Đslâm öncesi inanışları yansıttığını belirtelim. Zira Oğuz Kağan destanının 
Đslâm sonrası varyantında ışıkla ilgili hiçbir ize rastlanmaz (Togan 1982:17-78). 
Oğuz Kağan’ın annesinin adı ışıkla ilgilidir. Ay Kağan’ın bir gün “...közü yarıp bodadı.” Yani 
gözü parladı. Gözü parlamak, doğum, bereket, sevinç gibi olumlu bir anlamla yüklüdür. Oğuz Kağan 
doğduğunda, yüzü mavi, yani ışıklıdır. Oğuz Kağan bir gün Tanrıya yalvarırken önce karanlık basar, 
ardından gökten bir ışık iner. Işıktan bir kız çıkar. Kızın başında ateşli parlak bir ben vardır. Bu ben, 
kutup yıldızı gibidir. Kız, tanrısal özellikler taşır. Gülse Tanrı güler, ağlasa Tanrı ağlar ifadesi kullanılır. 
Kız Tanrının bir parçası olarak Oğuz Kağan’a sunulmuştur. Bu kızdan Oğuz Kağan’ın üç oğlu olur. Üç 
çocuğa göğe ait isimler verilir: Gün, Ay, Yıldız. Bunlar Gök Tanrı’nın sembolü olan isimlerdir (Uraz 29-
32). 
 Türkler göğe ait cisimleri ailelerinin kökleri saymışlardır (Esin 2001:24). Oğuz seferde iken 
çadırına güneş gibi bir ışık girer. O ışıktan gök tüylü ve gök yeleli büyük bir erkek kurt çıkar. Oğuz’la 
konuşur. Ona yol göstereceğini söyler ve seferler sırasında Oğuz Kağan’a kılavuzluk yapar (Bang 
1936’dan Ergin 1988:15-16,18). 
 Uygur destanlarının Çin rivayetine göre, gökten ağaca inen mucizevî ışık ile ağaç hamile kalır 
(Köprülü 1981:61). Đki nehir arasında bulunan birbirine yakın iki ağaç arasında bir dağ oluşur. Gökten o  6
dağın üzerine giderek büyüyen bir ışık düşer. Bu durumu gören Uygur halkı dağa saygı ile yaklaşırlar. 
Dağdan iç açıcı sesler gelir. O günden sonra dağın etrafında otuz ayak uzunluğunda bir ışık belirir. Dağda 
kapı açılır. Kapı içinde ayrı ayrı kurulmuş beş çadır gibi evler bulunur. Her birinde bir oğlan çocuğu 
oturmuştur. Uygur halkı bu çocukları büyütürler ve Bugu Tigin’i kendilerine hakan seçerler (Alaaddin 
Ata Melik Cûveynî 103). Bugu Tigin kağan olduktan sonra, penceresinden ışık şeklinde bir kız girer. Bu 
nur veya ışık bakiresidir (Köprülü 1981:61-63). Bu kız Bugu Han’ı alıp Ak-Dağ’a götürür. Orada birlikte 
olurlar. Böylece Tanrısal özellik hakanın soyunda devam eder (Ögel 1993:I,87). 
 Bir diğer Uygur destanında, Hun hakanlarından birinin iki kızı vardır. Bu kızların ikisi de 
birbirinden güzeldir. Hunlar bu iki kızın insanlar için yaratılmadıklarına inanırlar. Hakan, kızlarını 
insanlardan uzak tutmak için, en uzak bölgede bir kule yaptırır. Kızlarını ikisini de kuleye kapatır. 
Tanrıya gelip kızlarıyla birleşmesi için yalvarmaya başlar. Tanrı bozkurt şekline girip hakanın kızlarıyla 
birlikte olur. Bu kızlardan doğanlara Dokuz-Oğuz On Uygur denilir. Hepsinin sesi, bozkurt sesine benzer 
(Banarlı 1987: 133). 
Kırgızların “Kırk Kız” efsanesinde, ırmağa gökten ışık sütunu iner. Kazak hükümdarının kızını 
ve beraberindeki kızlar parmaklarını suya dokundurunca, hepsi bir anda hamile kalır. Kırk kızın soyundan 
Kırgız kavmi oluşur. 
Đslâmiyet’i kabul eden Karahanlılar’da ışık motifi Đslâmî bir renge büründürülür. Satuk Buğra 
Han’ın annesi ışıktan hamile kalır. Halk annesine “Ala Nur” adını verir. Ala Nur’u Cebrail ziyaret eder ve 
ağzına ışık damlatır. Bundan sonra Arslan adında bir oğlan doğurur (Roux 1994:155). 
Altın ışık, sadece kişileri “kutlu” yapmaz (Gökalp 1974:II,256-257). Kutlu dağ, kutlu meral, 
kutlu kent (Hokend) bu kutsallığın izlerini taşıyan diğer örneklerdir (Gökalp 1974:75)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder