17 Ekim 2013 Perşembe

Mitik düşünce neleri konu etmektedir?

 Mitik düşünce neleri konu etmektedir? 

Mitik anlamda, insan da dahil, doğal ve toplumsal dünya, tanrıların iradeleriyle açıklanabilecek ve dolayısıyla denetlenemez bir yapı arz eder. Başka bir ifadeyle, doğa ve toplum insanoğlunun yaratmadığı ve yasalarını kendisinin koymadığı ve asla değiştiremeyeceği bir dünya olduğu için, insan bunları ancak, mitik inançlar aracılığıyla anlamaya çalışabilir. Doğa ve toplumun işleyişine ancak tanrılara yakınlığı olan özel meziyet ve yeteneklere sahip olan üstün özellikleri olan sanatkar kişiler aracılığıyla vakıf olunabilir. Doğa ve toplumun değişmez nitelikte olduğunu kabul etmek, aynı zamanda insan tabiatının değişmez niteliklerini hayatın temeli olarak almak demektir. Beden-ruh; eros- logos ayrımında, beden ve erosun öne çıkışı  söz konusudur. 
Düşünce tarihinde yer alan ve çağımızda egemen olan doğal toplum modeli, insan hayatının içerdiği etkinlikleri temelde pratik bir nitelik taşıdığı ve doğal zorunluluklardan kaynaklandığı görüşüne dayanmaktadır. Toplum anlayışları da, insanın doğal ihtiyaçlarının karşılanması;insan doğasından kaynaklanan doğal istek ve tutkuların tatmin edilmesi; doğal koşullara uyulması şeklinde somutlaşmaktadır. Örneğin, Sofokles’in, bir çok tragedyasında olduğu gibi, Antigone tragedyasında devlet yasaları ile Tanrıların kurallarının çatışması ve bunun sonucunda bireysel özgürlüge inanan Antigone’nin otoriteye baş kaldırışı ele alınır.  
Doğa, insan ve toplumun denetlenemeyeceği ve değiştirilemeyeceği görüşü, bir boyutuyla mitolojik düşünme biçimine temel olur. Bu bağlamda, örneğin insanın, doğanın ve toplumun değiştirilemeyeceği düşüncesine karşı, Orpheus’un, kurucusu olduğu söylenen mitik, mistik din anlayışı, reel dünyanın dışında var olduğu düşünülen farklı bir aleme vurgu yaparak, değişim arayışını temsil eder. Nitekim etkisini yüzyıllar boyu devam ettirir. Daha sonraki zamanlarda doğal toplum modeline karşı çıkacak olan, Sokrates sonrası felsefe düşünce geleneği ve Hristiyanlık, sembolik toplum modelini esas alacaktır. Bu anlayışa göre, insan ve toplum hayatının doğal zorunluluk ve itkilere, pratik etkinlik ve mantığa 
    

26 
indirgenmesi doğru bir yaklaşım içermez. Çünkü, dünya bilginin dışında var olmasına rağmen, bilgi aracılığıyla dışarıdaki dünyanın düzeni kurulur.  
Bu bağlamda mitolojik düşünce, ‘giriş’ kısmında da bahsedildiği üzere, ilk olarak, insanın hayatın içinde deneyimlediği olgu ve olaylar silsilesine göndermede bulunan benzetmelere ve analojiye dayanan bir düşünme biçimidir. Örneğin, ‘güneşin batması ile insan hayatının geçiciliği’ arasında kurulan ilgi analojiktir. Tümevarımcı ve tümdengelimci değildir. Bu düşünüşte doğa güçleri canlı varlıklar(tanrılar), insan-doğa, insan-insan ilişkileri ve doğal-toplumsal olaylar onların düşünce ve eylemlerinin ürünü kabul edilerek, mitlerle açıklanmaya çalışılır. 
İkinci olarak, mitolojik düşünce edilgen bir düşünme biçimidir. Doğal ve toplumsal olaylar, insan iradesinin dışında, denetlenebilir olaylar değildir. Tanrıların doğa ve insanla ilişkileri, onların sahip olduğu güç ve atfedilen mitik özellikler itibariyle iyilik-kötülük ekseninde gelişir ve rastlantısaldır. İnsana düşen bunları olduğu gibi kabul etmektir. Trajedya, komedya örnekleri, tanrıların doğa ve insanlarla ilgili eylemlerinin insan için rastlantısallığından ve bilinemezliğinden kaynaklanan birer yazgı ürünü olarak kabul edilir.  Üçüncü olarak, insan biçimcidir.  Tanrılar ve onların doğa ve toplumla ilişkileri, tek tanrılı dinlerdeki gibi insanlara bildirilen, sabit, değişmez inanç ilkelerine değil, insani algı, arzu, istek ve deneyimlere dayalı, insan kaynaklı hayali ve kurgusal öykülerden oluşmaktadır. Örneğin göğü ve yüceliği temsil eden tanrı (Zeus) bile gökyüzünde değil, uludağ anlamına gelen Olympos dağına yerleştirilir. İnsanlar gibi yerler, içerler, evlenirler, çocuk sahibi olurlar, gülerler, kızarlar, kısaca insan tasavvur ve tahayyülüne dayalı, çeşitli canlıların özelliklerine sahip somutlaştırılmış doğaüstü varlıklardır.  Bu yüzden, dördüncü olarak, mitolojik düşünce tek bir formata sahip değildir, çoğul bir yapıya sahiptir. Mitolojik öyküler, sadece Antik Yunan ve Roma’ya ait değildir. Çin, Hind, Japon, İran, Türk, Aztek vs. pek çok toplum ve kültürün ürünüdür. Tarihte farklı mitler arasında yer yer etkileşim ve karşılaşmalar söz konusudur. Ayrıca çok sayıda kent devletine ayrılmış olan Yunanistan'ın her bölgesi bile kendi yerli mitini yaratmıştır. Efsane oluşturma Roma döneminde de devam etmiş, Roma, Yunan mitolojisinden etkilenerek kendi din ve mitolojisini kurmuştur. Romalılar, Yunan tanrılarını kendi tanrılarıyla bir tutarak isimlerini değiştirerek, efsanelerinin kimini benimsemiş, kimini atmış ve kimini de yerli efsaneleriyle karıştırmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder