17 Ekim 2013 Perşembe

HATTİ (ANADOLU) KÖKENLİ MİTOSLAR İlluyanka Efsanesi

HATTİ (ANADOLU) KÖKENLİ MİTOSLAR  
İlluyanka Efsanesi


 Anadolu’da ilkbaharın/Purulli müjdeleyicisi kapsamında tapınaklarda bir Hitit edebi metni olarak Geç Hitit Dönemi’ne kadar okunduğu bilinen Hatti (Anadolu) kökenli mitlerin en önemlilerinden biri yılan/ejderha İlluyanka efsanesidir. Bu efsanenin Hitit kült ve ritüelleri ile bağlarının olduğu bilinmektedir. Efsane iki nüsha halinde ele geçmiştir.  
Bu efsanenin birinci nüshasında şu olaylar zinciri anlatılır: “Fırtına Tanrısı ve İlluyanka dövüşürler ve İlluyanka galip gelir. Bunun üzerine Fırtına Tanrısı tüm tanrıları yardıma çağırır. Sadece İnara bu 
    

48 
çağrıya uyar ve her şeyin büyük oranda hazırlandığı bir festival tertipleyerek Ziggara kentine gider. Bu kentte, Hupaşiya adlı bir insanla karşılaşır ve İlluyanka’nın bulunduğu deliğe gelip, bir festival kutlaması yapılacağını bildirerek onu davet eder. İlluyanka festivale katılmak için çoluk çocuğuyla deliğinden çıkar ve sarhoş olana dek içer. Sarhoş olan İlluyanka’yı Hupaşiya bir urganla bağlar ve Fırtına Tanrısı gelip İlluyanka’yı öldürür.”  
“Sonra İnara Tarukka kentinde kaya üzerinde bir ev inşa eder.. Hupaşiya’yı bu eve hapsederek, onun pencereden dışarıya bakmasını yasaklar. Ancak yirmi gün sonra pencereden dışarı bakan Hupaşiya karısı ve çocuklarını görür ve ağlayarak çoluk çocuğunun yanına dönmek istediğini belirtir.” 
Efsanenin ikinci nüshasında ise “Yılan İlluyanka, Fıtına Tanrısı’nı yener ve onun gözünü ve kalbini çıkarıp alır. Sonra Fırtına Tanrısı fakir bir kızı karısı olarak alır ve ondan bir oğlu olur. Çocuk büyüdüğünde İlluyanka’nın kızını eş olarak alır. Bunun üzerine Fırtına Tanrısı, oğluna: ‘Karının evine gittiğinde kalbimi ve gözlerimi (başlık parası olarak) iste’ der. Oğlan babasının gözlerini ve kalbini geri alıp babasına verince Fırtına Tanrısı savaşmak için denize gider. İlluyanka ile kavga başlayınca Fırtına Tanrısı’nın oğlu İlluyanka’nın tarafında yer alır. Bunun üzerine Fırtına Tanrısı hem İlluyanka’yı hem de oğlunu öldürür.”    
Resim 3.3:  Fırtına Tanrısı’nın Yılan İlluyanka’yı Öldürmesi  (Aslantepe-Malatya) - Anadolu Medeniyetleri Müzesi.  
Efsane genel hatları ile Babil’de yeni yıl şenliklerinde okunan ejder Tiamat’ın öldürülmesini konu alan Babil Yaradılış Mit’inden etkilenmekle birlikte, Homeros’un Odysseus’unda (I 44 vd. II 1 vd.) Atlas’ın kızı Kalypso ve Odysseus ile ilgili anlatılan olayları etkilemiş olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca efsanede geçen başlık parası (kuşata) deyimi, Hitit dünyasında görülen ve Anadolu kültürü olarak devam etmiş bir geleneğin devamını yansıtması açısından önemlidir.  
Telipinu’nun Kayboluşu Anadolu kökenli ve yine baharı/nevruzu müjdeleyen bir başka Hitit efsanesi de ‘Tanrı Telipinu’nun Kayboluşu’ mitidir. Hitit edebiyatında önemli bir yer tutan ve tanrıların kaybolması motifinin işlendiği bu tür efsaneler, genel olarak değerlendirildiğinde; Ugarit ‘Baal ile Mot’ mitinde Baal’ın ortadan kayboluşu ve Sumerce, Tammuz’un yer altı dünyasında başından geçenlerin anlatıldığı ‘İnanna’nın Cehenneme İnişi’ adlı efsane ile benzer yönleri bulunmaktadır. 
Telipinu’nun Kayboluşu efsanesi dua, ritüel ve büyü ile güçlendirilmiştir. Efsane ‘eski krallık’ devrinden itibaren ‘imparatorluk’ döneminde de Anadolu’da söylenegelmiştir. Efsane genel hatları ile şöyledir: “Telipinu kızmıştır ve kızgınlıktan ne yaptığının farkında değildir; sağ ayakkabısını sola, sol ayakkabısını sağ ayağına geçirmiş, iyi olan her şeyi alıp ormanın içlerine doğru çekip gitmiştir. O gidince, sis etrafı kaplamış ve ahırdaki sığırlar, ağıldaki koyunlar sisin içinde kaybolmuştur. Koyun kuzusunu, inek buzağısını reddetmiş; bolluk ve bereket dolu tarlalar bozkıra dönüşmüş; arpa ve buğday olgunlaşamamış; sığır, koyun ve insanlar gebe kalamamış hatta hamile olanlar bile doğuramaz duruma gelmiştir. Dağlar, ağaçlar, otlaklar,  pınarlar kurumuş; insanlar ve tanrılar açlıktan ölmektedir.   
    

49   
Resim 3.4:  Hitit Hububat Tanrısı –solda- (Yazılıkaya/Boğazköy-Çorum). 
  Bu kötü durumdan kurtulmak amacıyla Güneş Tanrısı, ziyafet düzenleyerek ‘Bin Tanrıyı’ davet eder. Onlar yer içer ama kuraklık ve kıtlık o hale gelmiştir ki onların açlığı ve susuzluğu dinmez. Bunun üzerine Güneş Tanrısı’nın emri ile ‘Büyük ve Küçük’ tanrılar Telipinu’yu aramaya başlamıştır. ‘Git, yüksek dağları, derin vadileri, mavi dalgaları ara!’ emri ile Güneş Tanrısı önce kartalı gönderir, ancak kartal onu bulamaz. Bunun üzerine Fırtına Tanrısı, tanrıça Hannahanna’ya: ‘ne yapacağız, böyle açlıktan ölcek miyiz?’ deyince; Hannahanna, “Fırtına Tanrısı bir şeyler yap, Telipinu’yu sen ara!” der. Fırtına Tanrısı, bitki ve hububat Tanrısı Telipinu’yu arar ama bulamaz. Bu kez Hannahanna, Telipinu’yu bulma görevini ‘onu bulduğunda ellerini ve ayaklarını sok’ emriyle bir arıya verince, Fırtına Tanrısı bu duruma itiraz ederek: ‘Büyük ve Küçük Tanrılar onu bulamadılar, bu arı mı onu bulacak? Onun hem kendi ve hem de kanatları küçüktür.’ der. 
Artık tanrılar ne yapacaklarını şaşırmıştır. Son çare olarak dua ve büyüye müracaat edilir: ‘İncir nasıl tatlı ise Telipinu’nun ruhu da tatlı olsun; nasıl ki zeytin tanesi içinde yağ, üzüm tanesi içinde şarap saklı ise Telipinu’nun kalbi ve ruhunda iyilik saklı olsun; nasıl buğday temiz ise Telipinu’nun ruhu da temiz olsun; nasıl bal tatlı, yağ yumuşak ise Telipinu’nun ruhu da tatlı ve yumuşak olsun; nasıl odun yanarsa Telipinu’nun hiddeti, öfkesi, günahı ve küskünlüğü de yanıp yok olsun; ateş nasıl söndürülürse Telipinu’nun hiddeti ve öfkesi de öyle sönsün; nasıl kanaldaki su geri akmazsa Telipinu’nun öfkesi de geri gelmesin; nasıl ürkek bir adam içki içtiğinde onun korkaklığı ortadan kalkarsa Telipinu da sarhoş olsun; nasıl kuşburnu bitkisi ilkbaharda beyazlara, sonbaharda kızmızıya bürünür, öküz senin altından geçtiğinde ve nasıl sen onun kıllarını çekersen, koyun senin altından geçtiğinde nasıl sen onun yününü çekersen, aynı şekilde Telipinu’dan öfke, hiddet ve küskünlük de kalksın’ cümleleriyle Telipinu teskin edilmekte ve geri çağırılmaktadır.   
    

50   
Resim 3.5:  Hitit Oniki Tanrı Alayı (Yazılıkaya/Boğazköy-Çorum).  
Bu dua içeriğindeki sözler eşliğinde Telipinu’nun geri dönmesi için yedi kapı sürgüsü çekilir; on iki adet koç kesilerek bin delikli bir elek üzerine hububat ve koçlar dökülerek büyüler yapılır. Hatta Telipinu (heykelinin) üzerinde ve etrafında ateş yakılır tıpkı bugün Anadolu’da ve Türkî Cumhuriyetlerdeki nevruz kutlamalarında yapıldığı gibi. Bu ateşle Telipinu’nun öfkesinin, kızgınlığının, hiddetinin ve küskünlüğünün gideceği hesaplanmaktadır.  
Bu arada arı, Telipinu’yu yüksek dağlarda, vadilerin derinliklerinde içindeki bal tükeninceye kadar aramaktadır. Telipinu ise Lihzina adı verilen bir Hitit kentinin ormanlarında keyif çatmaktadır. Arı, Telipinu’yu bu durumda bulunca onun el ve ayaklarını sokar. Telipinu’da artık ülkesinin önemini kavrar ve yurduna döner. Böylece bolluk ve bereket ülkeye geri gelir.” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder