17 Ekim 2013 Perşembe

YÖN EKLERİ: ÇEKiM VE TÜRETİM ÖZELLİKLERİ BAKIMINDAN TARİHSEL BİR DEGERLENDİRME

YÖN EKLERİ: ÇEKiM VE TÜRETİM ÖZELLİKLERİ BAKIMINDAN TARİHSEL BİR DEGERLENDİRME 
Doç. Dr. Mevlüt ERDEM
 Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili v.e Edebiyatı Bölümü m ev luterdem@ gmail.com 

1. Giriş 
Çekim ve türetim (kelime yapımı) biçimbilgisi ve sözdiziminin merkezindedir ve elilin işleyişinde oldukça önernlidirler. Çekim daha çok bir kelimenin farklı biçimleriyle ilgilenir ve dilbilgisel bir amaçla cümleye katılır. Türetim ise bir ekle yeni kelime yapımı demektir. Gramerciler arasında Türkçedeki çoğu çekim ve yapım ekinin türü konusunda bir birlik göze çarparken, bazı ekler konusunda bir uyum görülmez. 
Bu yazıda ilk önce çekim kategorilerinin özellikleri ve Türkçede ele alınış biçimleri Erdem (20 ı ı)' den hareketle verilecek daha sonra Türkçedeki yön ekieri ele alınacak ve bu ekiere hem eş zamanlı hem de art zamanlı olarak aşağıda belirtilen özellikler uygulanacaktır. Daha sonra yön eklerinin çekim ve türetim özellikleri taşıyıp taşımadıkları tarihi kaynaklardaki kullanımlarına bakılarak değerlendirilecektir. 
2. Çekim ve Türetim Eklerinin Özellikleri 
Bu bölümde yapım ve çekim ekieri arasındaki aynınlara kısaca bakılacaktır: 
a) Zorunluluk: Çekim ve türetim arasındaki en önemli aynm, zorunluluk ilkesiyle ortaya çıkar. Bu özellik çekimin bir zorunluluk olarak yapılması, türetimin ise isteğe bağlı olarak yapılmasıdır (Booij, 2005, 2006; Haspelmath, 2002). Türkçede bazı temel durum eklerinin (yalın, belirtme, yönelme, aynlma) kullanımında zorunluluk ilkesi açıkça görülür (Erdem 2011). 
b) Sözdizimsel ilgililik: Sözdizimsel ilgililik konuyla ilgili ikinci özelliktir. Çekim her ne kadar biçimbiliminin bir parçası olsa da sözdizimi ile yakından ilgilidir. Kelimelerin belirli biçimleri sözdizimsel gerekliliğe bağlı olarak cümlede yer almak zorundadır. Türkçede öznenin yalın durumda olması ve nesnenin belirtme ekiyle verilmesi vb. durumlar bu yüzdendir. Çekim birçok durumda sözdizirnsel nedenlerden dolayı oluşur ve sözdizimi için gereklidir. Türetimde, . kelimenin sözdizimsel kategorisinin değişmesi de sözdizimsel bir olaydır. Fakat ikisi arasındaki sözdizimsel ilginin farkı, türetilmiş bir kelimenin seçiminin sözdizimsel bir gereklilikten kaynaklanmamasıdır (Booij, 2006; Stump, 2001, Haspelınath, 2002). 
c) Sözdizimsel kategorinin ve anlamın değişmesi: Türetimin gerçekleşmiş olması için, bu sürece giren ögenin sözlüksel içerik açısından ve olasılıkla ses, biçim veya sözcük türü açılarından değişmiş olması be.klepir,.(Uzun, 20Q6). Fakat çekim ekleri, kategori değiştirmeyen eklerdir. Yani·, çekirnle 'aytü sözlükbiiimin (İng. lexeme) farklı şekilleri ortaya çıkmakta, yapım ekieriyle türetilen kelimenin ise kategorisi belirlenmektedir (Booij, 2005; 2006: 656; Stump 2001, Haspelmath, 2002). 
Türetim, Türkçe gibi türetim eklerinin çok olduğu dillerde tür değişikliği yapabilir veya aynı türün devamı olan kelimeler meydana getirebilir. Diğer taraftan çekim ekieri herhangi bir tür değişikliği meydana getirmezler. 
d) Çekimlilik: Çekimlil~k ve kullanım sıklığı da yapım ve çekim eklerini ayırınada önemli ölçütlerden biridir. Çekim ekieri grubundaki ekler, çekirnlilik özelliğine sahiptir. Bu özellik soyut hücrelerden oluşan bir yapıya benzetilebilir. Hücreler sayı, durum, zaman, kip vb. çekim kategorisi değerlerine sahiptir. Her sözlükbirim hücrenin gerektirdiği çekim özelliği ile donatılır (Booij, 2005, 2006: 256, Haspelmath, 2002: 61). 
625 
Bu konudaki diğer önemli bir nokta da bir kelime üzerinde birden fazla farklı çekim kategorilerinin toplanmış olabileceğidir. Bir kelime durum, iyelik, çokluk kategorisi gibi farklı türden çekim ekieri alabilir. 
Çekim türetimden daha işlektir (Stump 2001: 16). Rastgele sözlükten seçilmiş bir ismin çokluk şekli kolayca tahmin edilebilir. Ama rastgele seçilmiş bir kelimenin belli bir türetim ekiyle türetime girme ihtimali oldukça zordur. Hasta kelimesi hastalar şeklinde kolayca çekimlenebilirken, -lA ekiyle *hastala-şeklinde bir türetim yapılamamaktadır. 
e) Anlamsal farklılık da iki grup arasındaki aynmı verir. Çekim, dünya dillerinde isimlerde sayı, cinsiyet, belirlilik 1 belirsizlik ve durum ekieri şeklinde; fiilierde değer, zaman, kip, kişi, sayı ve cinsiyet; sıfatiarda ise karşılaştırma, sayı, cinsiyet, durum ve belirlilik gibi kategorilerde ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan türetim büyük ölçüde anlamsal kategoriyi ifade etmektedir (Booij, 2006: 657). Booij, Bybee'ten (1985) hareketle "anlamsal ilgililiği" birinci kelimenin anlamının türetilen kelimenin anlamıyla yakından ilgili olması şeklinde verir. Fakat böyle anlamsal bir ilgililik çekim kategorilerinde görülmez. Anlamsal ilgiden dolayı türetim ekieri kelime köküne daha yakındır. Çekim eklerinin kelimedeki sırası da anlamsal ilgiyle yakından ilgilidir. Fiillerdeki kişi ve sayı ekleri, zaman ve kip eklerine göre daha dışta yer alır. 
f) Anlamsal düzen( siz) i ilik: İki kategori arasındaki diğer bir aynm, anlamsal düzen(siz)lilikten kaynaklanmaktadır. Çekim, anlamsal olarak türetimden (yapım eklerinden) daha düzenlidir (Stump, 2001: 17; Haspelmath, 2002: 73). Çekim ekieri bulundukları kelimede sahip olduklan işlevleri yerine getirir. Yapırn ekieriyle türetilen kelimeler ise gramerin sunduğu olanakla birlikte konuşanın ilk konuşma anında neyi aniatmayı amaçladığıyla da yakından ilgilidir. Yani, türetirnde çeşitli faktörlere bağlı olarak anlamsal farklılaşma görülebilir. 
g) Bitimlilik: Bitimiilik de iki kategoriyi ayırınada kullanılan ölçütlerden biridir. Bu özellik çe kime girmiş kelimelerin yeni bir türetime girerneyeceği ile. ilgilidir. Çekim, ilgili kelimeyi sonlandım ve kendisinden sonra yapım eki getirilemez. Türetirnde ise bu tip bir sonlandırmadan bahsedilemez. Türetime girmiş bir kelime tekrar türetime • girebilir. Türetim kelimelerin gövdelerini oluşturur ve yeni yapılar meydana getirir. Ancak bütün bu türetimlerden sonra çekim uygulanabilir. Bu kural da iki yapının ne · · kadar farklı olduğunu gösterir. Böyle bir düzenlilik Greenberg'ün 28. evrensel kuralını oluŞturur. Yani, türetim çekim eklerinin üzerine uygulanamaz. 
h) Psikolengüistik farklılık: Düzenli çekim biçimleri doğrudan işlenen biçimlerdir. Yani bir anlamda otomatik bir işlem gibidir. Türetime girmiş kelimeler ise zihinsel sözlükte yer alır ve burada türetilir. Bu yüzden sözlüklerde kelimelerin türetime uğramış şekilleri varken onların çekime girmiş şekilleri yer almaz. Çünkü çekim biçimleri tahmin edilebilir ve otomatik şekillerdir. Sadece düzensiz şekiller sözlüklerde yer alır (Booij, 2006: 658). Bu özellikten dolayı bebeği 1 bebekte 1 bebekten gibi biçimler çekim eklerinin düzenli uygulanabilmesinden ve tahmin edilebilir olmasından dolayı sözlüklerde bulunmaz. Çekim özelliğini yitirmiş eklerle türetilmiş kelimeler de sözlükte yer alır. Bu yüzden araç (-n ekiyle türetilen), eşitlik ve yön gösterme eklerini taşıyan kelimeler de sözlüklerde kolayca bulunabilir. 
626 
ı) İlgili/ik: Yapım ve çekim arasındaki diğer bir fark da ilgililik özelliğidir. Çekim kategorilerinin anlamlan kelime tabanıyla daha az ilgiliyken türetilen kelimelerin anlamı kelime tabanıyla daha yakından ilgilidir. Çekim kategorileri yukanda da ifade edildiği gibi tabanlanyla tahmin edilebilir anlamsal bağ kurarlar. Diğer taraftan türetime girmiş kelimeler anlamsal olarak özeldirler (Haspelmath, 2002: 74). Haspelmath uyum, durum ve kip eklerinin kelime tabanıyla doğrudan bir ilgisinin bulunmadığını söyler. 
Bu temel farklılıkların dışında çekim ve türetimi birbirinden ayıran özellikler vardır. Bu özellikler için bk. Haspelmath (2002), Booij (2006), Erdem (2011). 
3. Türkçede Yön Ekieri 
Geleneksel gramerlerde hal ekieri içinde değerlendirilen ve yön gösterme eki (Korkmaz, 2003), yön eki (Ergin, 1985: 241), yönelme durumu (Eker, 2009: 336) gibi adlarla bilinen ekler fiilin cereyan ettiği yönü gösterir ve ismi fiile bağlayan eklerdir (Ergin, 1985: 241). 
Durum kavramı hem dilbiliminde hem de Türkçede farklı biçimlerde işlenmiştir.! Türkçedeki farklı değerlendirilişin en açık örneği Banguoğlu'na aittir. Banguoğlu (2004: 326) adiarda çekimi ikiye ayırarak inceler: İççekim halleri (kim hali, kimi hali, kime hali, kimde hali, kimden hali ve kimin hali), dışçekim halleri (kimle hali, kirnce hali, kimli hali ve kimsiz hali). Bu sınıflandırmanın en aykırı sınıflandırma olduğu söylenebilir. Banguoğlu en temel hal eklerini iççekim eki olarak isimlendirmiş, diğer Türkçe gramerlerde göremediğimiz kimli ve kimsiz halini de, burada üzerinde duramayacağımız bazı nedenlerden dolayı, hal ekieri bahsinde vermiştir. Dikkat edilirse bu sınıflandırmada yön ekieri yer almaz. Korkmaz (2003) "Adlarda çekim ve ad çekimi ekleri". bahsinde yön eklerinden bahsetmez ve bu ekieri addan ad yapan ekler arasında da göstermez. Demir ve Yılmaz (2010: 208) da beş hal ekini vern ve yön eklerini hal ekieri içinde değerlendirmezler (Dilbiliminde durum kavramı tartışmalan ve mekansal durum kavramı için bk. Haspelmath (2006)). · İngiliz,ce yazılrriış .. Türkçe gramerlerde ise 'genellikle duruİn ekieri içinde yön eklerinin yer almadığını söyleyebiliriz (bk. Kornfilt, 1997: 212; Göksel ve Kerslake, 2005: 70; Lewis, 2000: 26). Csat6 ve Johanson (1998:'209) temel beş hal ekini verir ve eski yön ekinin bazı zarflarda görüldüğünü (sonra) ve yön ekinden sonra bir hal e,).<inin ·· .. gelebildiğini söyler. Ergin (1985: 242) çekim ekieri bahsinde verdiği yön eklerinin çoktan yapım ekine dönüştüğün.ü, yapım eki gibi muamele gördüğünü ve iki tane olduğunu söyler: -rA (son-ra, taş-ra, üzer-re, üz-re) ve -Ari (dış-an, iç-eri, il-eri, yuk- an). 
627 
Tarihsel Görüntü 
Şimdi yön eklerinin art zamanlı görünüşlerine lasaca bakabiliriz. Burada amacımız yön eklerinin etimolojik gelişimini tartışmak değil, bu ekierin kullanım özelliklerini belirlemek ve yukarıda verdiğimiz özellikler açısından nasıl davrandıklarını incelemektir (Yön eklerinin gelişimi için bk. Erickson (2002); zamirler ve yön ekieri için bk. Karahan (2009) ve Türkçede yön kavramı için bk. Arat (1987)). 
Eski Türkçede yaygın yön gösterme hali +GArU'dur ve oldukça canlıdır (Tekin, 1992: 88, Gabain, 1988: 65, Erdal, 2004: 177). Tekin (1992) +rA ve +rU şekillerinin +GArU ile ilgi derecesinin belli olmadığını söyler. Tekin (2000: 116) Orhon Türkçesinde adların yönelme durumunun +gArU (iib-gerii "karargaha", oguz-garu "Oğuzlara doğru", tabgaç-garu "Çin'e doğru", Ötüken yış-garu "Ötüken dağlarına doğru", apa tarkan-garu "Apa Tarkan'a", ol yer-gerü "o yerlere doğru"), 3. kişi iyelik elderiyle kullanılan +fiArU (tiin ortosı-fiaru "gece ortasına kadar", yeri-fierü subı-fiarıı "kendi topraklarına ve sularına"), tekil 1. kişi iyelik eki almış sözcüklere eklenen +ArU (iibim-iirü "yurduma doğru") ve +rA (taş~ra "dışarıya", tarduş şad-ra "Tarduş Şadına doğru") ile kurulduğunu belirtir. 
Orhon Türkçesinde yön gösterme durumu (directive) canlıdır, Maniheist kaynaklarda nispeten yaygın olarak fakat Maniheist olmayan Uygur metinlerinde nadiren kullanılmaktadır ve Karahanlı Türkçesinde neredeyse görülmez (Erdal, 2004: 370). Erdal (2004: 177) +gArU ekinin Karahanlı Türkçesinde ve Budist Uygur eserlerinde çok az kullanılmasını, tarihsel gelişirnin bir sonucu olarak hal sisteminin daralmasına (reduction) veya ekin isimlerden fiil türeten +gAr-ekiyle olan benzerliğiyle açıklanabileceğini ifade eder. 
Eski Türkçeden sonra da yön gösterme eki 1 hali, biçimsel olarak, neredeyse Eski Türkçedekine benzer biçimde, fakat daha kalıplaşmış olarak (özellikle Karahanlı Türkçesinde) devam eder. Harezm-Altın Ordu Türkçesinde yön gösterme hali şu eklerle kurulmaktadır (Ata, 2002: 64): 1) +GArU 1 +KArU 1 +KArl: artkaru, içkerü, "ilgerü, taşgaru. 2) +rA: içre, sonra, taşra. 3) +rü: öfirü. 4) +fiaru 1 +fiar: afiaru, afiar. Çağatay Türkçesindeki yön ekieri kalıplaşmış biçimleriyle kullanılır: 1) rA, 2) +GArl 1 +KArl (Eckmann, 1966: 102). 
Eski Anadolu Türkçesine gelince bu dönemde ekteki !gl sesinin düşmesiyle (Eski Türkçe +GArU) ek +ArU biçimine dönüşmüş ve özellikle kalıplaşmış bazı kelimelerde işlek olmayan bir durum eki haline gelmiştir (Şahin, 2003: 49). Bu dönemde +rA ekinin çok güzel kullanılışiarına rastlamak mümkündür: daşra, taşra "dışarı", depere "tepeye", göksire "göğsüne", yiizire, gözire, bogazıra ve kamıra. Diğer taraftan +rU ekinin kullanılışı sınırlıdır: berü, yafiaru, kançaru "nereye", afiaru, afiarı "oraya, o tarafa, ileri" (Mansuroğlu, 1988: 260, Özkan, 2000: 117). Gülsevin ve Boz (2004: 103-115) ad durumu ekieri içinde yön eklerini zikretmez. 
628 
Yön Eklerinin Kullanım Alanları 
Eski Türkçede yön eklerinin geldiği kelimelere baktığımızda ekin farklı gruptan sözcüklere geldiğini söyleyebiliriz. Aşağıdaki basitleştirilmiş sınıflandırma bunu gösterir: 
a) Orhun Yazıtlarında yön ekieri yön belirten adiara sıklıkla gelebilmektedir: kurığaru "batıda", OT, yırgaru "kuzeyde", OT, kün ortusıngaru "gece ortasına kadar", OT, birgerü "güneye doğru", OT vb. 
b) Bu dönemde kavim adları 1 kişi adlan ve dini adiara da rahatlıkla yön eki gelebilmektedir: Oguzgaru "Oğuzlara doğru", OT, Tabgaçgaru "Çin'e doğru", OT, Türk kağangaru "Türk kağanına doğru", OT, begingerü "beyine", IB, tengringerü "tannya" IB, HU vb. 
c) Yer, hayvan adiarına yön eki getirilmesi de zaman zaman karşımıza çıkar: yeringerü "yerine", HU, yirgerü "yere doğru", HU, evgerü "karargaha", ebingerü "evine", IB, Ötüken yışgaru "Ötüken dağlarına doğru", OT, tebesingerü "develerine", IB, yontıngaru "atlarına", BTK-1, ordusıngaru "payitahtına doğru", BTK-1 vb. 
d) Zamirlerle de zaman zaman kullanılır: bizingerü "bize doğru", BTK-1, bangaru "bana doğru, benden yana", OT. 
e) Yer zarfı olarak kullanı lanlar: Türk dilinin bütün dönernlerinde yer ifadesi taşıyan kelimeler yön ekini almışlardır ve bunların ilk dönemlerden itibaren kalıplaşmış oldukları söylenebilir: içgerü "içeri", BTK-1, taşgaru "dışarı", MYT, ongaru "dosdoğru, doğru", AY. 
Yön eklerinin Eski Türkçedeki işlekliğini, yer zarfı biçimleri dışında, Karahanlı Türkçesi metinlerinde görmek oldukça zordur. Bu dönemde görülen birkaç kullanım şudur: yaygaru "yaza doğru", DLT-3, Tengrigerü 1 Tengrikeri "Tanrıya doğru"; DLT-3. Harezm Türkçesi eserlerinde yer adlarının yön ekli biçimleri ve zamirierin yön ekieriyle kullanılması oldukça yaygındır. Bazı örnekler: yokaru /yukaru ME, HŞ, KE, tışkaru 1 taşkaru /taşgaru HŞ, KE, NF, taşkarudın KE artkaru KE", NF, HŞ, artgaru KE, ME, angaru "oraya", ME, içkerü KE, ötkerü KE, ilgerü HŞ. 
Eski Anadolu Türkçesi eserlerinde nadiren de olsa, kalıplaşmış örneklerin dışında, bazı çekim biçimleri görülür. Bunlardan bazıları şunlardır: yolıra YZ; depere MT, DKK, SN, BTK-2, yüzire NHT, başıra BAT, MŞ, agzıra GAR. Diğer taraftan bu dönemin eserlerinde ve Osmanlı Türkçesi eserlerinde sıklıkla geçen kalıplaşmış biçimler şunlardır: taşra 1 daşra 1 daşıra, anaru 1 anarı, kançaru 1 kancaru, yukarn 1 yukarı 1 yokaru, içerül içeri, ilerii 1 ileri, ancaru, sonra, üzerü 1 üzere 1 üz re, arkaru TB, yanaru YZ, asra FK. +GArU biçimi ardgaru KG örneğinde geçer. 
4. Sonuç 1 Değerlendirme 
Yukarıda incelenen örnekler 1 kullanımlar doğrultusunda yön eklerinin yukarıda verilen bazı önemli özelliklere verdikleri tepkileri inceleyebiliriz: Yön eklerini zorunluluk ve sözdizinisel ilgililik açısından değerlendirdiğimizde, yön ekiyle donatılan kelime, her ne kadar ismi fiile bağiasa da, fiilin istediği zorunlu unsurlardan değildir. 
629 
Yön eklerinin cümledeki varlığı fiilin anlamını sadece çeşitli açılardan tamamlamak içindir. Yön ekieri özellikle Eski Türkçe döneminde, eklendikleri kelimenin anlamını değiştirmez. Bu durum günümüzdeki kalıplaşmış kelimeler için de geçerlidir. Bu ekler için bir kelimenin farklı biçimlerini oluşturduğunu ve herhangi bir sözdizimsel kategori değişikliğine neden olmadığını söyleyebiliriz. 
Yön ekleri; yönelme, ayrılma, bulunma durum eklerinin işlevlerine benzer bir işievde kullanılmaktadır. 
Yön eki/eklerinin Türkçenin ilk dönemlerinde çekim eki olduğunun en önemli göstergesi çekimiilik özelliğidir. Türkçe durum eklerinin çekiminde ve fül çekimlerinde bir kelimenin çekimiilik özelliğini daha iyi görebiliriz. Yön ekieri özellikle Eski Türkçe döneminde, örneklerden de anlaşıldığı gibi birçok kelimeye gelebilmektedir (Oguzgaru, ebgerü, yışgaru, subınaru vb.). Yön ekinin çok farklı kelimeyle 1 kelime türleriyle çekimlenebilmesi onun çekimiilik özelliğinin yüksek olduğunu gösterir. Eski Türkçedeki geniş çekimlenebilme özelliğini daha sonraki dönemlerde görmek çok mümkün değildir. Bu da yön ekinin 1 eklerinin çekimiilik özelliğini zamanla kaybettiğim gösterir. 
Anlamsal farklılık özelliği açısından bakıldığında yön ekieri geldikleri kelimenin anlamını etkilemezler, değiştirmezler. Eski Türkçedeki kullanımlar bunun güzel örnekleridir. Daha sonraki dönemlerdeki kalıplaşmış yön ekli örneklerinde de yapım eklerinin sergilediği anlam farklılaşması görülmez. Yukarıda da işaret edildiği gibi Eski Türkçedeki yön eki/ekleri alan kelimelerin çeşitli olduğunu ve çekim açısından, diğer hal ekieri kadar olmasa da düzenli olduğunu söylenebiliriz. Fakat bu kısmi düzenlilik daha sonraki dönemlerde kaybolmuştur. Yön ekieri sınırlı sayıda kelimede yeni anlam oluşturmadan kalıplaşmışlardıt. . . ilgililik "özelliği açısından yön eklenne bakılınca söz konusu ek 1 ekler eklendikleri sözcüklerin tabanlarıyla, diğer çekim eklerinde olduğu gibi, ilgileri bulunmaz. . . Burada üzerinde durulması gereken en önemli husus psikolenguistik farklılıktır. Düzenli çekim biçimleri sözlüğe 1 zihin sözlüğüne doğrudan işlenir. Bu bir anlamda otomatik bir işlemdir. Türetime girmiş sözcükler ise zihinsel sözlükte yer alır ve burada türetilir. Bu yüzden sözlüklerde kelimelerin türetime uğramış biçimleri yer alırken onların çekime girmiş biçimleri yer almaz. Fakat çekim özelliğini yitirmiş eklerle yapılan biçimler işlek kullanıma sahip olmadıkları için sözlüklerde yer alırlar. Bunun birçok biçimini hem tarihsel sözlüklerde hem de günümüz sözlüklerinde bulabiliriz (ayrıntı için bk. Erdem, 201 1). Bu açıdan bakıldığında yön eklerini alan kelimelerin sözlüklerde 1 indekslerde nasıl işlendiği önem kazanır. Eski Türkçede yön ekieri canlı olarak yaşamasına rağmen yön eklerini alan kurıgaru, yırıgaru, birigerü, ortusıngaru vb. gibi biçimlerle yırıya, kurıdın, biriye biçimleri sözlükte 1 dizinde madde başı olarak verilmiştir, fakat Tabgaçgaru, Oguzgaru gibi biçimler sırasıyla Tabgaç ve Oguz maddelerinin içinde yer almıştır (Tekin, 2006). Clauson (1972) yokaru, içgerü, aiiaru 1 ıiiaru 1 ınaru, bergerü, artğaru, taşgaru ve taşra kelimelerini birer madde yapmasına karşın bırgaru/bergerü, kurı:ğaru kelimelerini 
630 
bir kelimenin farklı biçimleri sayarak sırasıyla berü ve *kurı maddelerinin içinde verir. Aynı şekilde Irk Bitig'de beyingerü, ebingerü, tebesingerü, tengrigerü biçimleri sırasıyla bey, eb, tebe ve tengri maddelerinin içinde verilmiştir (IB, Tekin, 2004). Angar, yokaru, taşkaru 1 taşgaru vb. gibi kelimeler Caferoğlu ( 1968) tarafından Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü'nde madde başı olarak işlenmiştir. Bu sözcüklerin 1 sözcük biçimlerinin eserlerde madde baş(lar)ı olarak verilmelerinin nedeni bu kelime köklerinin çok farklı çekime girmemeleri olmalıdır. Benzer durum daha sonraki dönemleri içeren sözlüklerde de geneliikle devam eder. Eski Anadolu Türkçesinin temel sözlüğü olan Yeni Tarama Sözlüğü'nde (Dilçin, 1983) kalıplaşmış kelimelerin dışında yön eki almış kelime/kelimeler yer almaz. Sözlükte taşra/daşıra, anaru 1 anan, kançaru 1 kançarı, yukaru, içerü, ilerü 1 ileri, ancaru "o kadar" gibi biçimler yer alırken Eski Anadolu Türkçesi eserlerinde nadiren yer alan yolıra, depere, yüzire gibi biçimler doğal olarak yol, depe ve yüz kelimelerinin farklı biçimleri oldukları için sözlükte yoktur. Bu gibi biçimler az da olsa bu dönemde yön ekinin çekim özelliğini koruduğunu gösterir. 
Yön eklerine bütün bu özellikler açısından bakıldığında bu ekierin daha Eski Türkçe dönerninden itibaren belli setteki kelimelerle kalıptaşmaya başladığı söylenebilir. Aynı dönemde söz konusu ekler farklı sözcük türlerine gelerek, tıpkı çekim eklerinde olduğu gibi, geldikleri kelimelerin farklı biçimlerini oluşturdukları görülür. Fakat bu özellik daha sonraki dönemlerde giderek zayıflamış, yön ekieri sadece belli setten oluşan kelimelere gelerek kalıplaşmıştır. Ekierin sadece belli setten kelimelere gelerek kalıptaşmaları onları sözlüklerde ayrı birer madde başı olarak değerlendirilmelerini gerektirrniştir. 
KAYNAKLAR 
Arat, R. R. (1965) "Türkçede Cihet Mefhumu ve Bunun ile İlgili Tabirler", Türkiyat Mecmuası, Cilt 14, s. 1-14. 
Ata, A. (2002) Harezm-Altın Ordu Türkçesi, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi, İstanbul. 
Banguoğlu, T. (2004) Türkçenin Grameri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. 
Booij, G. (2005) The Grammar of Words, An Introduction to Linguistic Morphology, Oxford University Pres, Oxford. 
Booij, G. (2006) "Inflection and Derivation". Encyclopedia of Language & Linguistics, (Yayınlayan: Keith Brown) Elsevier Ltd, s. 654-661 
(1985) Büyük Türk Klasikleri Cilt I, Ötüken & Söğüt Yayınevi, İstanbul. 
( 1985), Büyük Türk Klasikleri Ci lt 2, Ötüken & Söğüt Yayınevi, İstanbul. 
Caferoğlu, A. ( 1968) Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara. 
Clauson, Sir G. (1972), En Etymological Dictiorıary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford University Press. 
631 
Dedes, G. (1995) The Battalnama, An Ottoman Turkish Frontier Epic Wondaertale, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Harvard University. 
Kaya, C. ( 1994) Uygurca Altun Yaruk, Türk Dil Kurumu Yayınlan, Ankara. 
632 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder