17 Ekim 2013 Perşembe

Dinin İşlevleri , Dinin en önemli işlevi nedir?

Dinin İşlevleri , Dinin en önemli işlevi nedir? 
Sosyolojik, psikolojik ve antropolojik açıdan bakılınca, din, toplumda oldukça çok işlevlere sahiptir. Her şeyden once, din, yaşanılan hayatı ve fizik dünyayı açıklamaya hizmet eder. Bu konuda salt açıklama yeterli değildir; açıklamanın aynı zaman da  anlamlı ve tatmin edici olması gereklidir.  Dinlerin makul ve anlamlı cevaplar verdiği muhtemel sorular şunlardır: Evren nasıl ve niçin yaratıldı? Dünya ve güneş nasıl  ve niçin yaratıldı? Bitkiler ve hayvanlar nasıl ve niçin meydana geldi? İlk insan nasıl ve niçin yaratıldı? Yeryüzünde hayat nasıl başladı? Bu tip sorulara -bilimsel anlamda doğru veya yanlış kabul edilsin edilmesin, en anlamlı cevaplar dinlerde bulunabilmektedir. Bu konudaki sorulara, farklılıklar olsa da, öncelik sırasına göre başta Kitab-ı Mukaddes’in Tekvin Babı’nda (1-4) olmak üzere ve İncil ve Kur’an-ı Kerim’de bazı temel bilgiler verilmektedir. 
‘Gökleri ve yeri yoktan var eden O’dur. Allah bir şeyi yaratmak isteyince, ona sadece ‘ol!’der, o da hemen oluverir’. Bakara/117 
‘O Allah’dır ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra emir ve iradesini göklere yöneltti ve onları iç içe yedi tabakadan oluşan, yedi kat gök şeklinde mükemmel bir ölçüyle düzenledi. Hiç kuşkusuz O, her şeyi en iyi bilendir’. Bakara/29 
Din hayatta karşılaşılan ve insan zihninde önemli yer işgal eden ölümcül soruların cevabını verir. Onlarla başa çıkma ve üstesinden gelmeye yardım eder. Hemen herkesin cevap aradığı, üstesinden gelmek istediği sorular vardır: ‘Ben kimim?’, ‘ben niçin buradayım?’, ‘benim yaşamaktaki amacım nedir?’, ‘öldüğümüz zaman ne olacak?’ 
 Din, kendisiyle birlikte oluşan kültürün olduğu kadar, hayatın üzerinde inşa edileceği temel değer ve esasları ortaya koyar. ‘…Oysa siz ölü idiniz de, size hayat verdi. Ölü bir topraktan şu canlı bedeninizi yarattı. Sonra sizi öldürecek, sonra yeniden diriltecek ve sonunda yaptıklarınızın hesabını vermek üzere, O’na döndürüleceksiniz’. Bakara/28. Din, aynı zamanda, hayatın belirsizliklerini en aza indirme ve kontrol etmeyi temin eder. Belirsizlik kavramı, dinin cevap vermeye çalıştığı hayatın ‘büyük problemler’i düşüncesiyle bağlantılıdır. Din böyle devasa problemlere cevap üretme teşebbüsüyle, insanların ‘bilme ihtiyacı’nı karşılar. Böylece insanların hayat hakkında yaşadığı belirsizliklere karşı bazı çareler önerir. Bununla birlikte, unutulmaması gereken nokta, dinin önerdiği cevaplar içinde en önemli kavram, ‘iman’dır.  Bu iman sayesinde insanlar, fiziksel alemde somut bir delilin olup olmadığına bakmaksızın bazı şeylere inanır. Çünkü din bir bilgi sistemi değildir. Çağlar boyunca, bir dine inanmanın insanlığa sağladığı olumlu katkı veya olumsuzluklar tartışılırken, bu husus göz önünden kaçırılmaktadır. Ancak din ile dünya arasındaki bağın sarsıldığı, olan biteni anlamlandırmada kriz dönemleri olmuştur. 
    

32 
Örneğin on dördüncü yüzyıl İtalyan şair ve filozofu Dante, erdemler ve din hakkında eleştirel yazılar yazarken, on dokuzuncu yüzyıl Alman filozofu Nietzsche, sadece imana dayalı dogmatik bir ahlaki kodu kabul etmenin yalnızca mantık dışılık değil, aynı zamanda insan potansiyelini sınırlamak olduğunu söylemektedir.  
Buna karşılık Fransız sosyolog Emile Durkheim ise, bunlara ilave olarak,  dinin hayata karşı eşsiz bir cevap sunduğunu ve bu cevabın toplumda ortak olarak paylaşılan inançlar yoluyla sosyal birlik ve dayanışmayı sağladığını söyledi. Böylece, bir bakıma, din bir inanç sistemi olarak toplumsal birlik ve bütünleşmeye hizmet etmektedir. Bir sosyal grubun yeteneği paylaşılan ortak inançlarla etkileşim başarısına bağlı olmakta ve sosyal kontrolü sağlanması da bu inançlar sayesinde gerçekleşmektedir. 
Din, gruplar halinde yaşayan insanların grup içinde paylaşılan ortak inançlar dolayısıyla kendi kimliklerini tanımlamasını sağlar ve ortak bir dünya görüşünün grup tarafından paylaşılma ortamını hazırlar. 
Yukarıda sayılan işlevlere ilave olarak, din bir kimlik inşa ederek, insanları potansiyel olarak biz ve öteki olarak tanımlar. Avrupa’da Katolik ve Protestan Hristiyanlar arasında yüzlerce yıl devam eden din savaşları, İslam dünyasındaki siyasi ve Şii-Sünni mezhepler arasındaki çatışma ve savaşlar kimlik tanımlamalarının eseridir. Dinlerin savaş ve çatışmaya alet edilmesi, dinlerin evrenselci yorumlarının zayıfladığı veya dış dünyayı anlamlandırma işlevini kaybetmeye başladığı zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Toplumsal gelişme ve değişmeye bağlı olarak, değişen dünyaya değişmeyen tepkiler vermek, din ve değişim sorununun ehemmiyetini de ortaya koymaktadır. Bu tip olumsuz işlevlerine rağmen, dinin evrensellik vurgusu sayesinde çatışmaları yatıştırıcı ve yeryüzü barışına olan katkısını unutmamak gereklidir: Bütün insanlar, Adem ve Havva’nın çocuklarıdır. Dinlerin en evrensel mesajlarından biri budur. Ve ‘Dinde zorlama yoktur’. 

Son olarak, Amerikan antropolog Clifford J. Geertz’e göre, din, bir anlam dünyası sunar. Geertz, dinin insanın hayatını nasıl sürdüreceğine, yaşayacağına dair bir model sunduğunu söyler. Bu açıdan din bireylere gündelik hayatı nasıl sürdürmesi gerektiğini gösterir. Peygamberlerin ve din ulularının söz, fiil ve eylemlerini örnek almak suretiyle, insanlara model hayat tarzları önerir. Hristiyanlık’ta gelenek, İslam’da hadis-i şerif, kutsal kitaplardan sonra ikinci kaynak kabul edilir. 
İyi bir hayat yaşamak için sunulan model davranışlar hakkında Yahudilikteki “on emir”, bu anlamda önemli bir örnek olarak zikredilebilir:   
“…Karşımda başka ilahların olmayacaktır! Kendin için oyma put, yukarıda gökte olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmayacaksın! Onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin!…Allah’ın rabbin ismini boş yere ağza almayacaksın! Sebt günü takdis etmek için onu hatırında tut! Babana ve anana hürmet et! Katletmeyeceksin! Zina etmeyeceksin! Çalmayacaksın! Komşuna karşı yalan şehadet etmeyeceksin! Komşunun evine tamah etmeyeceksin!” Tekvin,XVII/5-8, Çıkış,XIX/5-6,Tesniye,V/12-15, Tesniye,V/16,Tesniye,V/21. 
Her şeyin ötesinde antropolojik bakış açısıyla din, pek çok özelliğiyle öne çıkar. Gerçekte din toplumda pek çok amacın gerçekleştirilmesine hizmet eder. Dinler, bir toplum inşa ederken, bir araya gelen insanların ihtiyaç hissettikleri sorunlara da, toplumun bir birine kenetlenerek yaşamaları ve toplumsal hayatı sürdürmeleri için kurallar ve çeşitli çözümler önerir. Dinler kültürlere katkıda bulunur ve şekillendirir. Bu yüzden bir kültür içinde dinin yeri o kadar merkezidir ki, bir kültürü araştırmak, onun geri planında arka var olan -ister mitik olsun, ister dini olsun-  inanç, bilgi ve düşüncenin araştırılması demektir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder