20 Ekim 2013 Pazar

SPOR SEYİRCİLERİNDE OLUŞAN KİTLESEL TEZAHÜRATIN GELENEKLERLE İLİŞKİSİ

Spor ile ilgili kalabalıklar her zaman seyirci alt gruplarından oluşur. Seyirci kalabalığını birbirinden farksız bir yığın olarak düşünmek yanlıştır. Kalabalıklar genellikle çok sayıda arkadaş grupları ve yakınlarından, aile üyeleri ve tek tek bi- reylerden oluşur. “Kalabalık kültürü” denince seyirci- lerin davranışını yöneten, resmi (formel) 
olmayan sosyal kurallar anlaşılmalıdır. Bunlar seyirciler arasında karşılıklı ilişki- lerden hemen doğan ve gelişen, seyirci ta- rafından üzerinde ayrıca durulmadan tanı- nan, kabul edilen ve kendisine bir rahatlık sağlayan kurallardır. “Kalabalık kültürü” grup düzeyinden başlamıştır. Mesela, bilet kuyruklarında ve maçta futbol düşkünleri tarafından hemen kabul edilen uygulama, grubun hareketi başlatıcı rolünü ve kala- balık kültürünün taşıyıcılığını gösterir. Önemli futbol maçlarında bilet elde ede-
bilmek için uzun süre kuyrukta bekleyen meraklıların durumu bu tür kültüre iyi bir örnek oluşturur.(Çepe 2002) Kalabalık içindeki gruplar, alkışlaya- rak şarkı söyleyerek veya başka hareket- lerle grup içinde olmayan bir kişinin dav- ranışlarına coşturma ve söndürme yönün- de etki eder. Mesela fanatik olmayan bir seyirci oyun içindeki takımın güzel bir ha- reketini alkışlamayı içinden geçirirse bile bunu, dış baskının verdiği çekingenlikle, bastırmaya sorumlu hisseder kendini; Bir- den parlamak sahaya atlayıp işgale kalk- mak daha çok kalabalık içindeki grubun pekiştirdiği davranışlardır. Bu ve benzeri şeyler tek başına olan seyircilerden bekle- nemez. Seyirciyi oluşturan kalabalıklar kü- çük guruplardan meydana gelmiştir. Bi- reyler arasındaki bu bağ seyirci davranı- şını oluşturur. Bu ise sosyal etkinliklerin ve karşılıklı davranışların küçük grup di- namiğine dayandığını göstermekte, muh- temelen büyük kalabalıklar üzerinde de etkili olmakta ve bir “sosyal olguya tepki” yi belirlemektedir. Kalabalık Faktörü ve Sürü İçgü- düsü: Seyirci kalabalık içine dalmış ade- ta kök salmıştır. Etrafını saran geniş, gürültücü, yoğun kalabalık paketi onun davranışını en etkili şekilde belirler. Spor izleyicisi için kalabalığın kendisi bir çekim merkezidir; değişikliği, uyarılmayı, coş- kunluğu, başkalarıyla beraber olma dene- yimini orada bulur. Bir sürü içgüdüsü, bu kalabalığı orada oynanan oyundan daha çekici kılar. Kalabalığın dinamiği üzerinde duran- lar, seyircilerin durdurulamayan tavır ve hareketleri üzerine dikkat çekmektedirler. (Çepe 1992) Kalabalığın büyüklüğü; Spor ka- labalığını analiz için bu boyut önemlidir. Büyük kalabalıklarda iletişim zayıf ve il- keldir. Kalabalığın üyeleri kuvvet ve oto- riteye dayanma duyguları geliştirirler; sorumluluğu dağıtma eğilimi vardır. Kişi üzerine sosyal etkinin baskısı kalabalığın 
büyüklüğünün bir işlevidir. Kişi üzerine rahata, kolaya kaçma baskısı büyük kala- balıklarda, küçüklerdekinden daha fazla- dır. Kalabalığın yoğunluğu; Kuyruk- larda ve kalabalıkta. kişiler arasında mesafe koyma, spor konusunda kavgayı körükleyici bir etkendir. Hoşgörü ve tole- rans konusunda ulusal kültürler arasında farklar vardır. Birlikte söylenen şarkılar ve gü- rültü: Kalabalığın oluşturduğu gürültüy- le kalabalığın birlikte şarkı söylemesinin etkilerini ayırt etmek gerekir. Bu farklar kalabalıktan doğan genel bir ses mahiye- tinde olup, İkincisi ise kalabalık içindeki bazı grupların bir tür ayini tarzında oldu- ğu gözlenmektedir. Kalabalığın gürültüsü: Kalabalık tarafından yaratılan gürültü düzeyi, seyir- cilerin coşkunluk ve uyarılmış olma dere- celerinin bir göstergesidir. Buna ek olarak kalabalığın gürültülü, ısrarcı uyarılması, saldırganlığın önemli nedenlerindendir. Birlikte şarkı söylemek: Maçlarda birlikte, koro halinde şarkı söylemek adeti önceleri İngiliz futbol seyircilerinde ortaya çıkmış, sonraları Amerika’da ve başka ül- kelerde de yayılmaya başlamıştır. Bunların bir kısmı hemen hemen bir anda, önceden bilinen bir şarkının birkaç kelimesini değiştirmek suretiyle, seyredi- len maçın havasına kalabalık tarafından uydurularak önemli bir bölümü de önce- den planlanıp yapılarak ve içlerinden bir seyircinin amigonun yönetiminde ortaya çıkmış olur. Gerek organize edilmiş, gerek anlık oluşmuş bu şarkıların repertuarı ge- nellikle saldırgan bir hava taşır ve yenme, dövme muhtevası ağırlıkta olup seyirci- lerin davranışını etkiler. Türkiye’deki bu benzeşme son zamanlardaki farklılaşmay- la cinsel içerikli küfür edebiyatına dönüş- müştür. Yukarıda sözünü ettiğimiz bu beş bo- yut, bireyin davranışını etkilemekte ve as- lında düzenli olması gereken davranışlar kalabalığın etkisiyle bozulmakta ve spor olaylarında kalabalığın kendisi alışılagelmişliğin dışına çıkmaktadır Kültürel Açıdan Spor Kitleleri- nin Davranışları: Seyirci kitleleri çeşitli kültürler ve milletleri cezp etmektedir. Bu perspek- tiften bakınca da ortaya bir çok soru çık- maktadır Değişik kültürlerde spor ve oyun konusunda seyirciler aktif veya pasif nasıl bir rol oynamaktadır? Oyun ve sporun toplumda birçok bü- tünleyici işlevi olduğu bilinmektedir. Me- sela bazı toplumlarda güreş bir çeşit eğlen- ce ve vakit geçirme aracı olarak görülür- ken, bazı toplumların sınır tartışmaların- da politik ve vurucu güç olmak gibi,veya bir eş seçme aracı olmak gibi adetlerle bir saygınlık ve kuvvet gösterisi olarak görü- lebilmektedir Spor ve kültür arasında iki yönlü ilişki önemlidir. Birincisi spor, yerel kül- türel normlara uyularak yapılmaktadır. Olimpik güreşin alt yapısı olan yağlı güreş ve aba güreşindeki maniler sadece Türk toplumundaki güreşlerde görülebilmekte- dir. İkincisi ise, Amerika’da televizyonun etkisiyle futbolun yayılmaya başlaması gibi sporun bazı kültür değişmelerine se- bep olabilmesidir. Türkiye’de tribünlerde yüz binlerin söylediği cinsel içerikli küfürlü sloganlar ve marşların ise futbol kültürünün ithal ettiği bir girdi olmaması gerekmektedir. Çünkü İspanya gibi futbolun tavan yaptı- ğı, fanatiklerin çok olduğu bir ülkede bile hakemi beğenmeyenler küfürlü protesto yerine beyaz mendil sallayarak protesto yolunu tercih etmektedirler.(www.gazete port.com) Batılı ülkelerde futbol seyirci- sinin cinsel içerikli küfürlü tezahüratı bu kadar öne çıkarmadığı görülmektedir. Aslında bu manadaki küfürün Türk kültü- ründe de barınması mümkün değildir. Bunun için spor seyircisinin tezahü- ratındaki küfür yoğunluğunun ve anlayı- şının geleneksel seyirci profili ile ilişkisi incelenecektir. Örnek sporcu davranışına sahip ol- mayan müsabıkları seyircilerin dışlaması ve desteklememesi Osmanlı devletinde 
spor seyircisinin de ahlaki konularda- ki hassasiyetini göstermektedir (Güven 2000: 359). Köylerde yapılan bir düğüne uzak yerden bir pehlivanın gelmesi onur verici bir şey sayılırdı. O pehlivan yensin ya da yenilsin “garip” sayılarak ilgi gösterilirdi (Kahraman 1995: 124). Bir saray geleneği olarak dört yüzyıl boyunca yinelenen atlı cirit oyunlarında Bamyacı-Lahanacı müsabakalarının 1812 yılındaki bir karşılaşmasında alaylardan seyirci olanların “Lah­anaya kuvvet, Bamyaya lezzet!” tezahüratıyla heyecanın daha da arttığı söylenmektedir.(Sakaoğlu 2002: 44-69) XIX.yy sonlarında Kazakistan’da güreşe başlamadan kalabalık, halka oluşturacak şekilde oturur, ön sıralarda beyler, yöneticiler ve yaşlılar, ikinci sıra- da halk, üçüncü sıradakiler at üzerinde güreşi izlerdi. Pehlivanları izleyen her- kes kendi boyunun narasını atar, ken- di pehlivanlarını desteklerdi. Kazanan pehlivanı destekçileri el üstünde tutarak götürürlerdi.(Tanekeyev 2001: 14-15) 1930’lu yıllarda takımın isminin önü- ne eklenen aslan, kaplan, kartal, haydi kelimeleriyle tezahürat yapılırdı. Bunun için Beşiktaş “Kara Kartal” lakabı ile anılmaktaydı. Gene bu yıllarda İspanya menşeli “oley” kelimesi seyirci literatü- rüne girerek “Beşiktaş….oley” , “Fener- bah­çe …..oley” gibi sloganlar kullanılı- yordu. 1939 ve 1940’lı yıllarda ise bugün hala kullanılan “Bir baba h­indi, h­ey Al- lah­…Fenere de bindi, …h­ey Allah­” gibi sloganlarla, “Harbiye Marşı” sözleri değiş- tirilerek uyarlanıyordu. “Gündüz’üyle Osman’ıyla gelseler dah­i….fırtına bora sükun bulacak….Gündüz Cih­at’a selam duracak…..sana yıldırımlar, sana yıldırımlar selam duracak” gibi adapte edilmiş marşlar revaçta idi. Aynı tarihlerde tribünlerden hakeme en ağır slogan “Hakeme de maşallah­ ooo ge- lin olur inşallah­ ooo” sesi yükselterek protesto edilirdi.(www.fenerbahce.org) Hırçın takımların taraftarları zaman 
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 82
http://www.millifolklor.com 161
zaman şaşırtıcı birliktelikler yaşayabili- yorlardı. 1947-1948 sezonu başlamadan önce Kara gümrük Spor taraftarları kira- ladıkları tekneyle Sarıyer sahiline gidip, mavi-beyazlı takımın taraftarları ile bir kaynaşma gecesi düzenleyip sabaha kadar eğlenmişlerdir. Bu eğlenceye Sarıyerli yö- neticiler ve futbolcularda katılmışlardır. (Erdin 2005) 1950’li yıllara kadar tribünlerde öyle kötü tezahürat yoktu. Bu dönemin en kötü tezahüratı Fenerbahçelilerin Beşiktaşlılara “Hey dingala dinga- la, dört yıl… Kartal’a. Beşiktaş’ta dostumuz var, çalkala Nazmiyem çalkala” şeklindeki tezahüratlarıydı. Bunu seslendirirken bütün Fenerbahçe- li taraftarlar göbek sallayıp kıvırırlardı.  Küfürlü tezahüratların, adam dövmelerin asla olmadığı o yıllarda kazanan taraf bir tabut hazırlardı, üstüne yenilen takımın bayrağı konulup gezdirilirdi. (www.kartal- yuvasiyiz.biz/archive/besiktasliysan-milli- takim-8217) İnsanlar arası ilişkilerin çok sıcak olduğu zamanlarda sadece sporcular değil hakemlerde tanınır ve sevilirdi. 1950’li yıl- larda İstanbul’un Kel Ziya namıyla meş- hur bir hakemi vardı. Taraftarlarca çok sevilen Kel Ziya, çizgi hakemliği yaptığı maçlarda arkasında oturan taraftarlarla sohbet eder, onların sorduğu sorulara ya- nıtlar verirdi. Taraftarlarda maç seyreder- ken yedikleri leblebileri Kel Ziya’ya ikram ederlerdi. Ancak, Kel Ziya leblebileri al- mak için tribüne kadar gidemeyeceğinden ona havadan atarlardı. Hatta bazen leble- biler Kel Ziyanın başına isabet ederdi. Kel Ziya hiç kızmazdı.(Erdin 2005) 1951 yılında Berlin Olimpiyat Sta- dında Türkiye ile Almanya arasında oyna- nan müsabakada Almanlar çok güçlüler ve statda 100 bin kişi var. Türk oyuncu Recep Adanır köşe vuruşu kullanırken kulağına bir ses gelir. Önce yanlış duyduğunu sa- nır. Ancak, göz ucuyla kadının oturduğu yere bakınca söylenenleri daha net duyar “Hadi benim aslan oğlum, kurban ola- yım size. Yenin şunları. Allah­ güç-kuv-
vet versin evladım.” 100 bin almanın arasında oturan bir Türk kadını yüksek sesle dua etmektedir. (Erdin 2005) 1960’lı yılların sonunda küfürlü ilk sloganlar kendini göstermeye başladı. İstanbul’daki dikili taşlı tekerlemeler her takıma uyarlanabilen slogana dönüştü- rülerek ilk cinsel içerikli küfürlü tezahü- ratlardan olduğu hala hafızalarımızdadır. Buna karşılık Anadolu’da Türk kültürünün bütün berraklığı ile gözüktüğü Kastamonu ilimizdeki futbol taraftarları başat Türk kültürünün gereği küfürsüz sloganlar üre- terek futbol literatürüne sevimli sempatik kulağa hoş gelen sloganlar kazandırmış- tır. Bu sloganlara örnekler verirsek Kas- tamonu sporun açık mavi renkli formasına atıf yapılarak “Açık mavi…koyu mavi ,h­aydi ..gari” diyerek gol attırma istekle- rini tribünde bu gün hala seslendirmekte- dirler. Gene “Kastamonu ….Kastamonu …dep….dep” sloganı ile yöresel şiveleriy- le takımlarını desteklemektedirler. (www. gazeteport.com/ ) Galatasaray’ın sembol futbolcuların- dan Metin Oktay 1969 yılında Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan Jübile maçında futbol yaşantısına son vermiş- tir. Maç sonunda Fenerbahçeli Can Bartu kendi formasını çıkartıp Metin Oktay’a verirken onun formasını alıp üstüne giydi. İki büyük camianın sembol isimleri 10’ar dakikalığına da olsa Fenerbahçeli ve Ga- latasaraylı oldu. Onların bu jesti yapması her iki takım taraftarlarınca dakikalarca alkışlandı.(Erdin 2005) Bu sevgi ve kay- naşmaya vesile olan metin Oktay için marşlar yazıldı Metin Oktay’a yazılan marşta şu mıs- ralar dizilmişti;
“Meşin topun kıralı, goller sıralı sıralı. Ağlar bile delindi, metin topa vuralı. Topu bombalar atar, kaleci boşa yatar, Vurdu mu kral Metin, gollere goller katar. Metin sağ, Metin sol, Metin kafa, Metin Şut. Metin gol, Metin gol, penaltı penaltı Metin gol, Metin gol.” (Yücebulut 2004)
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 82
162 http://www.millifolklor.com
1970’li yıllar Türk gençliğinin ro- mantik yıllarıdır. Bu tribünlerdeki marş ve sloganlara da yansımıştır. “Kaleleri sen gollerle doldur…Bizim kuşkumuz h­er zaman boştur, Cimbomsun sen bizim canımız…. Sarı kırmızı akar kanımız…”gibi duygusal takım mensu- biyetini pekiştiren marşlara rastlanır. Te- zahüratlarda küfür bu duygusal dönemde gene öne geçememiştir. (www.frmrtr.com/ galatasaray-47912) 1980’li yıllarda tribün askeri rejim- den adeta etkilenmiştir. Siyasi romantik sloganların yerini küfürlü arabesk fante- zi türündeki şarkılar marş ve sloganlarda kendini göstermeye başladı. Galatasaray’ın başında o yıllarda antrenör olarak Brian Birch vardı. Sahaya çıktığında sağ yumru- ğunu havaya kaldırarak sahaya girerdi bu duruma Fenerbahçe seyircisi tepki geliş- tirmiş. Tribünlerden küfürlü kitlesel tepki gösteriyorlardı böylece futbol seyircisinde İlk defa küfürlü tezahüratlar gözleniyor- du. Bu ve benzer tepkilere neden olan al- man antrenör de evine bu tepkiler yüzün- den dönmek zorunda kalmıştır. 1990’lı yıllarda yükselen milliyetçilik değerleri Galatasaray’ın Avrupa’da aldı- ğı başarılarla tribünlerde somut olarak görülmeye başlar. Tribünler sarı kırmızı, ay yıldızlı,üç hilalli ve boz kurtlu bayrak- ların bol miktarda dalgalanmasına neden olmuştur. Bu durum siyasi bir görüşün bi- linçli organizasyonu olarak kimi çevreler- ce algılansa da münferit davranışlar oldu- ğu sonradan kabul edilmiştir. Bu dönemde “Avrupa Avrupa duy sesimizi…..bu gelen Türklerin ayak sesleri” gibi milli- yetçiliği çağrıştıran slogan ve marşlar söy- lense de ardından İngilizce sloganlar atı- lıyordu. 1990’lı yıllarda adeta İngilizce ile dünyanın yenide keşfedileceğine inandı- rılmış gençlik meydana gelmiş, bilgisayar her eve girmek için adeta yol almaktaydı. Günümüz Türkiye’sinde spor taraftar- larının tezahüratları ise çok düşündürücü- dür. Cinsel içerikli küfürlü tezahüratların arttığı gözlemlenmektedir. Tribünlerde taraftarların amigo eşliğinde türküye, şi-
ire, manilere uyarlanmış tezahüratlarına çokça örnekler verilebilir. Futbolda batı ülkelerinde bile görülmeyen bu tezahürat biçimi çok düşündürücüdür. Ülkemizde küfür edebiyatının önüne zaman zaman kulüplere verilen para cezası ile geçilmeye çalışılmaktadır. Örnek olarak 2008 Fortis Türkiye Kupasında Gaziantep Büyük Şe- hir belediyesi ile oynanan maçta taraftar kötü ve çirkin tezahüratta bulunmuş ve eylemini ikinci kez gerçekleştirdiğinden dolayı Beşiktaş Takımı 80 bin lira ile ceza- landırılmıştır. Bu cezaların ne kadar cay- dırıcı olacağını ise zaman gösterecektir . Bu gün her ev ve her kurumda bil- gisayar vardır. İletişim araçlarında hızlı gelişmenin yaşandığı bilgi çağının gereği geleneksel kültürümüz diğer kültürlerle yüzleşme sürecindedir. Hangi kültür do- minant özellik gösterirse kendi kulvarında futbol seyircisinin kültürü de dahil- etki- leme ve etkilenme sürecinde lider özellik gösterecektir. Futbol seyircisinin taraftar dernekleri ve “Çarşı Gurubu” gibi örgütlü yapılarının küfürlü tezahürattaki rolü çok önemlidir. Çünkü örgütlü toplumlar örgüt- süz sürü özelliği taşıyan toplumları her za- man yönlendirebilirler. Günümüzde her kulübün maçlarda sergilediği küfürlü tezahürat çirkinliği görülmektedir. Bu küfürlerin sadece de- recesi farklıdır. Türk sporunda tezahürat yozlaşması her gecen gün artarak devam ederken kulüp yöneticileri başkanları ve spor medyası yetersiz kalmaktadır. Her tarafa küfürlü edebiyatla mesajlar gönde- ren futbol seyircisi basını taraflı görmek- te ve dörtlüklerle basına da göndermeler yapmaktadır. 1960 yılında İskoçya ile oynadığımız milli maçta askeri mızıka okulunun öğren- cileri “dağ başını duman almış” marşını söylemiş, seyirciler de bandoya eşlik edin- ce takımın canlandığı gözlenmiştir. Günü- müzde spor kulüplerimizin Avrupa maçla- rı ve milli maçlarımızda tribünlerimizde yükselen “dağ başını duman almış” mar- şının geleneksel tezahürat türü olmasının kökeninde o İskoçya maçı yatar. Yine aynı 
Millî Folklor, 2009, Y›l 21, Say› 82
http://www.millifolklor.com 163
yıl içerisinde Cemal Gürsel Kupası’nda Beşiktaş’ın Fenerbahçe karşısında 2-0 öne geçmesi ile Beşiktaşlı taraftarların “işte şampiyon böyle oynar” şeklinde teza- hüratları duyulmuştur (Arısoy 2008). 80’lerin sonunda Kadıköy’de Fenerbahçe’ye yazılan bir marşta.
Yalanmış, anladım, başka sevgileeeerrr En tatlı sevgileer, sendeymiş meğeeeerr Şampiyooon olmadaan ölürsem eğeeer Kefenim sarıyla lacivert olsun Yıllardır, seninle geldik heryereeee İzmir’e, Rize’ye, Eskişehir’eeeeee Şampiyooon olmadaan ölürsem eğeeer Kefenim sarıyla lacivert olsun
Yukarıda görüldüğü üzere Tarihi sü- reç içerisinde Türk toplumunun geleneksel seyirci tezahüratlarına ve davranışlarına baktığımızda hep bir ağızdan bestelerle marş üslubu içerisinde bugüne kadar küf- rün olmadığını, yıllar geçtikçe spor seyirci davranışlarında kültürel bir yozlaşma ol- duğu görülmektedir. Sonuç olarak; spor taraftarlarının geleneksel küfür eylemlerine bakıldığı za- man, bir karnaval havasında özel küfürlü bestelerin yapıldığı, bunlarında tribün- lerde binlerce taraftarın hep bir ağızdan bestelenen bu parçaları söylediği gözlen- mektedir. Günümüzde spor seyircilerinin kullandığı karnaval havasındaki tezahü- rat içerisindeki küfürlere çokça örnekler bulabilmek mümkündür. Binlerce kişinin stadyumda hep bir ağızdan amigo eşliğinde hakemi, sporcu- yu, karşı taraftarı hedef alan küfür ile cin- selliği çağrıştıran sloganlar, küfürlü marş- lar söylenip sporda seyirci toplumunun bir davranışı olarak müsabaka boyunca orta- ya konulmaktadır. Geçmiş dönemlerde gerek at yarışla- rında gerekse güreş müsabakalarında veya her türlü spor müsabakalarında cinselliği çağrıştıran söz ve üslupların kitlesel olarak kullanılmadığı Türk toplumunun hafıza- sında halen mevcuttur. Yukarıdaki örnek- lerden anlaşılacağı üzere futbol seyircileri-
nin spor etiği, fair play ve geleneksel Türk toplumu örf, adet ve davranış biçimiyle küfür içerikli tezahürat anlayışının hiçbir ilişkisinin olmadığını söyleyebiliriz. Son zamanlarda tribünlerden duyulan cinsel içerikli küfürlü tezahürat biçiminin psiko- lojik rahatsızlığı olan taraftarların sahip- lenebileceği düşünülmektedir.Bu taraftar kesiminin küfürlü bestelerinin, Türk örf, adet, gelenek ve göreneklerinin meydana getirdiği bir davranış biçimi olmadığını söyleyebiliriz. Sosyal ve kültürel çalkan- tının bir sonucu kasıtlı örgütlü organize olan bu faaliyet futbolun geleceği için ilgili bilimsel disiplinler tarafından incelenmesi gereken Türkiye’ye has yeni bir vaka ola- rak karşımıza çıkmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder